Paranoyalara karşı tavır ve gayr-ı meşru sevginin cezası
- Sürekli iyi düşünmek, güzel görmeye çalışmak ve iyi şeyleri ikâme etmeye bakmak lazım. Yoksa bazı kimselerin yaşadıkları paranoyalara paranoya ile mukabele eder, “Falanlar bize karşı şöyle duruyorlar. Onlar bizim hakkımızda şöyle düşünüyorlar. Biz de şunu şöyle, bunu böyle yapalım!” vehimlerine binaen benzer paranoyalara bağlı stratejiler üretmeye kalkarsak, bu bizi öyle meşgul eder ki yapmamız gerekli olan hizmetleri yapamayız.
- Biz başkalarının paranoyalarına hiç aldırış etmeden doğru bildiğimiz işleri yapmaya devam etmeliyiz. Doğru bildiğimiz işlerin başında, Allah’ı kullarına sevdirmek, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’i herkese tanıtmak ve elimizden geliyorsa insanların hepsini Cennet’e yönlendirmek gelir. İşte biz bu doğruları gerçekleştirmeye kilitlenmeliyiz.
- İlahî Beyan’da raûf ve rahim olarak tavsif edilen Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) insanları ebedî hüsrandan kurtarma dâvasına o kadar gönülden bağlanmıştı ki, Kur’ân-ı Kerim, O’nun bu konudaki ızdıraplarını, “Neredeyse sen, onlar bu söze (Kur’âna) inanmıyorlar diye üzüntünden kendini helâk edeceksin” (Kehf, 18/6) diyerek dile getirmektedir. Hem ta’dil ve tembih hem de takdir ve iltifat ifade eden bir başka ayet-i kerimede de Cenâb-ı Allah, Rasûl-ü Ekrem’ine “Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendini yiyip tüketeceksin” (Şuara, 26/3) şeklinde hitap etmektedir. Benzer ayetler mü’minlere beşerin ebedî saadetini düşünmekten kaynaklanan bir hüzün yolunu göstermekte ve bize yaşatma duygusuna kilitlenme gereğini işaret etmektedir.
- Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz buyuruyor: “Allah’ı kullarına sevdirin ki Allah da sizi sevsin!..” Fakat, biz bunu gerçekleştiremedik. Belli bir dönemde insanlığa fetret devrini biz yaşattık. Kendimize takılmaktan vazgeçip dünyanın dört bir yanına açılarak İnsanlığın İftihar Tablosu’nu kendi ihtişamıyla tanıtamadık. Bir kabul etme ve “Bu çok büyük bir insan” deme bile çok önemlidir. Bunu derlerse, Allah onlara bir adım daha attırır ve “Muhammedun Rasûlullah” da derler.. der ve kurtulurlar. Ne var ki, insanlığa fetreti biz yaşattık. Belki onların da bunda tesirleri vardı; duyarsızlıklarının, önyargılarının, âbânın (yönlendiren, fikir veren, yol gösteren babalarının) ifsadının tesirleri vardı. Fakat, biz azıcık tanıtabilseydik, konuştuğumuz kadar tavırlarımızla da İslam’ın güzelliklerini sergileyebilseydik, belki böyle karanlık bir dünyayla karşı karşıya kalmayacaktık.
- Size yakın, hatta çok yakın, aynen sizin gibi düşünen, başını yere koyan, Allah karşısında iki büklüm olan insanlar bile sizin hakkınızda ne düşünürlerse düşünsünler.. paranoyalarına bağlı ne türlü planlar yaparlarsa yapsınlar Bize düşen şey, evvela Allah’ı ve Peygamberi sevip sevdirmek.. sonra da Allah’tan ötürü insanların birbirlerini sevmesini sağlayıp bir barış ortamı oluşturmaya çalışmaktır. Bunu gerçekleştirebilmemiz için öncelikle dağınıklıktan kurtulmamız ve elin âlemin medya yoluyla sürekli ortaya atıp insanları meşgul ettikleri iddialara, isnatlara takılmamamız lazım.
- İhtimallere binaen planlar oluşturmaktan sakınmak lazımdır, zira onun arkasında çok büyük bir su-i zan vardır. Herkesin kötülük yapabileceği ihtimaline bağlı plan ve projeler oluşturmak çok ciddi bir su-i zan ihtiva eder. Su-i zan da bazen insanı tepe taklak götürebilecek bir günahtır.
“Gayr-ı meşru muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir.”
- Dengede kusur etmemek lazım; herkes ne kadarsa, o kadar alaka göstermek lazım. Delice, divanece alaka gösterilecekse şayet o Allah’a, İnsanlığın İftihar Tablosu’na, Hulefâ-yı Râşidîn’e ve derecelerine göre Ashab-ı Kirâm’a karşı gösterilmelidir. Toplumda ihya edilmesi gerekli olan duygular bunlardır.
- Biz Allah sevgisi mahrum-zedeleriyiz.. biz Peygamber sevgisi mahrum-zedeleriyiz. Kaç insan gösterebilirsiniz eskiden olduğu gibi camilerde Hazreti Ruh-u Seyyid’il-enâm bahis mevzuu edildiği zaman bayılıp düşüyor, kalb masajı yapıp onu yeniden hayata döndürüyorlar. Hiç gördünüz mü böyle birisini!..
- Anlatılan gerçeklerin, vicdanlarda ma’kes bulmasının bir tek yolu vardır; o da, gönülden inanmak ve inandıklarını yaşayıp anlatmak. Cenâb-ı Hak Hazreti İsa’ya, Ey İsa! Önce kendi nefsine nasihat et; o, bu nasihatı tuttuktan sonra başkalarına hayırhâh olmaya çalış; yoksa benden utan.” buyurur.
- tarihinde hazırlandı.