Fethullah Gülen'in spora bakışı nasıldır?
Soru: Fethullah Gülen'in spora bakışı nasıldır? İlgi duyduğu spor dalları var mı? Hizmet Hareketi'nin sporla meşguliyeti var mıdır, spor teşvik ediliyor mu?
Her meselede olduğu gibi Gülen, spora bakışında da konuyu bir şekilde toplumsal barış ve uzlaşıya getirerek, sporun da buna hizmet etmesini ister.
Toplumsal barış ve uzlaşı adına Gülen, Bosna Hersek savaşının getirdiği yıkımı bir ölçüde giderebilmek için 90’lı yıllarda organize edilen Türkiye – Dünya karması maçını izlemek için bizzat stadyuma gitmiştir.
Sporu kaynaşma adına çok mühim bir müessese olarak gördüğünü vurgulayan Gülen, farklı inanç ve görüntüdeki insanların aynı tribünde oturup bir takım etrafında toplanmalarını uzlaşma adına önemli görmektedir ve bunu desteklemektedir. Gülen, “Uzlaşma adına önemli gördüğüm her şeyin yanındayım,” der. (Reha Muhtar, TRT-1, Ateş Hattı,1995)
Sporun dinin yanı sıra, farklı düşüncede, farklı inançta ve farklı çizgide olan insanları birleştiren, bir araya getiren, yer yer sevindiren, yer yer eğlendiren ve yer yer de ağlatan önemli bir unsur olduğunu ifade eden Gülen, “Fakat bunun da kendi çizgisi içinde kalması şarttır. Bu çizginin dışına çıkıldığı zaman -bir ölçüde günümüzde görüldüğü gibi- kinler, nefretler, kavgalar hatta öldürmelere varan taşkınlıklar olabilir. Kanaatime göre bu çizginin bulunmasında en önemli temel dinamik de din ve dinî inançtır,” der. (Fasıldan Fasıla 3, Spor)
Sporun toplumsal barış ve uzlaşıya hizmet edebilmesi için sporcuların sadece alanları ile ilgili yetiştirilmesinin yetmeyeceğini vurgulayan Gülen, sporculara başta centilmenlik dersleri olmak üzere, gerçek insan olma ufkunun gösterilmesi, milli incelik, nezaket ve nezahetin onlar tarafından temsil ettirilmesinin sağlanması gerektiğinin altını çizer.
Bu konuda en büyük sorumluluk ve vazifenin ise işin başında bulunan kimselere düştüğünü belirten Gülen, “Mesela, spordan sorumlu bakan, genel müdür, onların müsteşar ve danışmanları, ayrıca spor kulüpleri ve onların yönetim kurulları bu işi sahiplenmeli, bir araya gelip aralarında mutabakata varmalı ve demeliler ki: ‘Biz nasıl ki sporculara belli yerler tahsis edip antrenman yaptırıyoruz. Aynı şekilde bunların eğitimi için de bir zaman ayırmalı, bir yer tahsis etmeliyiz. Orada bunlara centilmenlik dersi vermeli, gerçek insan olma ufkunu göstermeli ve sporda kendi inceliğimizi, nezaket ve nezahetimizi temsil ettirmeliyiz,’ Bu noktada durup bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Spordan sorumlu devlet yetkilileri ve bu işle meşgul olan kulüp yöneticileri yukarıda bahsettiğimiz çerçevede, bir taraftan ahlâk, terbiye ve insana saygı anlayışını gönüllerde uyandırırken, diğer taraftan hayatını tamamen kargaşaya bağlamış, kargaşa felsefesiyle oturup kalkmış, o kültürle yetişmiş, saldırganlık ve şiddet âdeta tabiatı hâline gelmiş hasta ve huysuz bir kısım kimselere karşı da bazı tedbirler alabilirler,” der. (Kırık Testi, Sporda Şiddet ve İffetli Spor)
Gülen, arkadaşlarına her alanda olduğu gibi sporda da insanlığa “hüsn-ü misal” olmaları gerektiğini tavsiye ederek, “Biz sporun da iffetlisini temsil etmeliyiz. Bizde doping görülmemeli, oyunumuzda hileye rastlanmamalı, kasdî-iradî hiçbir faul olmamalı, her şeyi namuslu olarak ortaya koymalı ve dünyaya her şeyde namusun olabileceğini göstermeliyiz,” der. (a.g.e)
Doğu Ergil tarafından hazırlanan “100 Soruda Fethullah Gülen” isimli kitapta kendisine yöneltilen benzer bir soruda Gülen’in futbol ve güreşe alaka duyduğu tespiti yer almaktadır.
Çocukluk döneminde oldukça hareketli olduğunu ifade eden Gülen, spora da meraklı olduğunu belirtir. Gülen, “Kendime göre o günkü imkânlarla koşu yapan bir çocuk olduğumu söyleyebilirim,” der. (NMO Hollanda Televizyonu,1995).
Türkiye’de köklü bir çok spor kulübünün varlığına işaret eden Gülen, bu kulüplerin, kendi değerlerimize yönelmemiz ve bunların tekrar kazanılıp, korunması hususunda büyük görevler ifa edecekleri kanaatinde olduğunu vurgular. Gülen, “Sporun sadece bir maraton veya rekabet meselesi olarak ele alınıp işlene geldiği günümüzde, ne acıdır ki, toplumun değişik katmanları arasındaki kinin, nefretin, düşmanlığın yayılmasında sporun ve hassaten futbolun vesile olarak kullanıldığını da esefle müşahede etmekteyiz. Hâlbuki spor toplumun değişik tabakaları arasında barış ve kardeşlik havasının estirilmesi yönünde, mühim fonksiyonlar eda edebilirdi,” diyerek konunun önemine dikkat çeker. (Fasıldan Fasıla 3, Bir Demet Sosyal Mesele)
Gülen, şimdiye kadar sporun, kitleleri yönlendiren bazı çevreler tarafından istismar edildiğini de hatıra getirdiğine değinerek, “Tabakat-ı beşer çapında ideolojilerin çatıştığı bir arena haline gelen dünyamızda, sporun her dalıyla, toplumu uzlaştırmada katalizör vazifesi göreceğine inanıyor ve bunu bekliyoruz,” şeklinde görüşlerini açıklar. (a.g.e)
Öte yandan Gülen, Müslüman sporculara da şu tavsiyede bulunur; “İnsan ne yaparsa yapsın. Kuran’dan aldığı disipline göre, yapacağı her şeyi Allah'ın teftişine sunuyor gibi mükemmel yapmalı.” (Nuriye Akman, Röportaj, Sabah Gazetesi,1995)
Gülen, “Bir futbol maçında seyircilere zevkli dakikalar yaşatılabilir ve kimsenin itiraz edemeyeceği, insanlık çapında bir kısım faziletler rahatlıkla sahada sergilenebilir,” diyerek 90 dakikanın bu şekilde değerlendirilmesinin önemimi vurgular. Ancak ondan daha önemli bir hususa da dikkat çeken Gülen, eskiden olduğu gibi, yenilen ve yenen tarafların bir araya gelmeleri, birbirleriyle sarılıp, el sıkışmaları ve etraflarına centilmenlik yağdırmalarının onları seyreden insanlara da yansıyacağını hatırlatır. Gülen, “Bu yer yer sandalyeleri ateşe veren, birbirlerine sövüp-sayan, zaman zaman kanlı-bıçaklı birbirine giren ve sporu bu şekilde duygudan, düşünceden tecrid edilmiş bir meslek olarak görmek, göstermek isteyenlere de önemli bir ders olacaktır. Taraftarlar da kavga ve döğüş yerine, karşılıklı sevgiyle el sıkışıp, stadyumdan öyle ayrılacaklardır. Bütün bunlar küçük görülse de, bununla kin, nefret kırılıp, hiç olmazsa belli ölçüde nötr edilir ki dünyanın da buna çok ihtiyacı vardır,” der. (Fasıldan Fasıla 3/İnsanın Özündeki Sevgi)
Kendisine Türkiye Slovakya maçı konusunda talebelerinden birisinin, “Maçı izlerken ülkemizin takımını desteklememiz, nezdi uluhiyette bizim açımızdan bir problem teşkil eder mi?” şeklindeki sorusuna Gülen, “Bir insanın kendi milletinin sevinciyle sevinmesi, üzüntüsüyle üzülmenizden tabi bir şey olamaz,” der ve makul ölçüler çerçevesinde yapılan taraftarlığı destekler.
Gülen, toplumun ihtiyaçlarına göre zaman zaman “Güreşçilerimizin mağlup olduğunu görür, keşke iyi bir güreşçi olsaydım derim. Bir başka sahada müsabaka yapan sporcularımızın mağlubiyetini görür, keşke o sahada iyi bir sporcu olsaydım derim,” der. (Nevval Sevindi, Röportaj, Yeni Yüzyıl,1997).
Gülen, çevresindekileri de toplumsal ihtiyaca cevap verme adına kaynaşma ve rol model olmaya yönelik olarak sürekli teşvik etmektedir.
Gülen’in fikirlerinden yola çıkılarak kurulan özel okullardan mezun olup, farklı spor dallarında başarılı olmuş onlarca genç vardır.
Gülen, hareketin kurduğu okullardan özellikle futbol ve güreş dallarında pek çok sporcunun yetişmiş olduğunu söyleyerek, bunları, "isim isim tespit etmek ayrı bir çalışma konusu" diye cevaplar. (Doğu Ergil, 100 Soruda Fethullah Gülen)
- tarihinde hazırlandı.