Fethullah Gülen'in insan haklarına bakışı nasıldır?
Soru: Fethullah Gülen'in “İnsan Hakları”na bakışı nasıldır? Bazıları gibi bu hakları Türkiye'yi bölmek için ‘Emperyalist dünyanın bir oyunu' olarak mı görüyor?
Fethullah Gülen'e göre geleceğin huzurlu dünyası, ancak insan haklarının herkes için geçerli olduğu bir zeminde kurulacaktır. İnsan hakları evrenseldir ve Batının ya da Doğu'nun malı değildir. Esasında bütün semavi dinlerin ortak mesajına bakıldığında insan hakları alanında aynı şeyleri söyledikleri görülecektir. Örnek olarak, Hazreti Musa'nın kavmine tebliğ ettiği on Emire ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in (sas) veda hutbesindeki mesajlarına bakılmalıdır.
İnsan hakları konusunda İslami bakış açısını hatırlatan Gülen, “İslâm, insan hakları konusunda olabildiğince dengeli, engin ve evrensel bir dindir. O kadar ki, Kur’ân-ı Kerim, haksız yere bir insanı öldürmeyi, “Bütün insanlara karşı cinayet işleme.” şeklinde değerlendirmiştir. (Mâide, 5/32),” der. (Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla 4, sayfa 92- 94)
“İslam dinine göre; insanlar hür doğmuşlardır. Hak ve kıymet açısından hepsi birbirine eşittir. Düşünce hürriyeti, ifade hürriyeti, vicdan hürriyeti vazgeçilmez haklardandır.. ve yine Müslümanlığa göre; ırk, cins, renk, dil, din ayrımı yapılmaksızın herkes aynı hak ve aynı imkânlara sahiptir. Ayrıca, bu haklar, insanın ruh ve beden gibi iki ayrı yanıyla alâkalı büyük-küçük her türlü hukukunu ve bugün oluşmuş bulunan, yarınlarda da oluşacak olan her çeşit haklarını içine alır,” diyen Gülen, İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in (sas) hicretle Medine’yi şereflendirdiğinde, değişik inanç, çeşitli düşünce ve farklı etnik gruplarla yaptığı sözleşmeye (Medine Vesikası) milimi milimine riayet edildiğini; dini, ırkı, sosyal seviyesi ne olursa olsun, fevkalâde bir hassasiyetle herkesin hukukunun gözetildiğini ve uzak-yakın çevreye göre “Medine-i Münevvere”nin bir “dârü’l-emân”(emniyet yurdu) hâlini aldığını vurgular. (a.g.e)
Fethullah Gülen, “İslâm’ın ‘haklar’ meselesine verdiği ehemmiyet ve bakış açısı, sadece insanları değil bütün varlığı kuşatıcı mahiyettedir,” der. (Bir Portre Denemesi, Ali Ünal)
Söz konusu “insan hakları” teriminin uluslararası literatüre İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra giren bir kavram olduğunu hatırlatan Gülen, günümüz dünyasında hangi güçlerin insan haklarına gerçekten değer verdiğinin gayet su götürür bir mesele olduğunun altını çizer.
Öte yandan insan haklarının korunması konusunda demokrasinin önemine dikkat çeken Gülen’e göre, demokrasi birtakım eksikliklerine rağmen günümüz şartlarında yürütülebilecek yegane politik sistemdir. İnsanların demokratik kurumların modernize edilerek geliştirilmesi gayretine giderek, bireysel hak ve özgürlüklerin saygı duyularak korunduğu ve fırsat eşitliğinin herkes için aynı olduğu bir toplumun inşasının yalnızca bir rüya olmadığını ortaya koymaları gerektiğini vurgulayan Gülen, insanoğlunun henüz demokrasiden daha iyi bir idari sistem oluşturamadığını hatırlatır. (Çağdaş Türkiye’de Devlet, Hukuk, Sivil Toplum ve İslam Yaklaşımları, İhsan Yılmaz, SOAS, Londra Üniversitesi)
Demokrasinin hürriyet ve insani hakları korumada şimdiye kadarki en iyi sistem olduğunu söylemesinin yanı sıra Gülen, bunun daha da ileriye götürebileceğini savunur. “Bu demokrasinin aynı zamanda bir ukba buudu da olabilir. Yani ötelere açılan bir kapısı da olmalı bunun. Benim ebediyet arzularımla alakalı, ebedî mülahazalarımla alakalı, gökler ötesi âlemle alakalı mülahazalarıma da demokrasinin bir şeyler söylemesi lazım. Aksi halde eksik olur,” diyerek demokrasinin tekamülünün sağlanması gerektiğini ifade eder. (Gurbette Fethullah Gülen, Birinci Bölüm, Nuriye Akman)
Bütün bunların yanı sıra Gülen, tüm varlığı kuşatıcı hakları uygulamada “sevgi”nin, -sadece insanlara değil tüm yaratılana sevginin” önemi vurgular. Gülen, geçmişte atalarımızın konuyla ilgili hassasiyetinden örnek vererek, “Farkına varmadan ayağıyla bir çekirgeye basmışlarsa, hemen yetkililere gelip, bunun cezasının ne olduğunu sormuşlardır. Camilerimizin nurefşan çehrelerine baktığımız zaman, alınlarında kuşlar için yapılmış yuvacıkları görürüz. Bu, ecdadımızın sevgideki derinliğinin bir ifadesidir. Bizim içimizde, insanların yanında hayvanları bile koruma adına öyle müthiş ve başdöndürücü, eserleriyle bugün bile ibretâmiz öyle levhalar vardır ki, başka bir yerde bunları göstermek mümkün değildir,” der. (Hoşgörü ve Diyalog İklimi, Selçuk Camcı, Kudret Ünal, 218–26)
Gülen, İslâm’ın âlemşümul prensipleri çerçevesinde sevgi mülâhaza ve düşüncesinin çok derin, ama çok dengeli olduğunun altını da çizer. Yani İslâm, bütünüyle mazlumun yanında olmasına mukabil, zulmedene sevgiyi emretmez; ona merhameti, bir hadis-i şerifte ifade buyrulduğu gibi, onu zulmünden vazgeçirmekte görür.
Öte yandan Gülen, insan haklarının yanı sıra doğadaki tüm canlıların da hakları olduğunu ve bunların ihlal edilmemesi ve ekolojik dengenin de korunması gerektiğini belirtir. Gülen, “İslam, insan haklarını koruma mevzuunda ne kadar hassas ve ne kadar evrensel bir çizgi takip etmişse, ekolojik dengeyi koruma mevzuunda da o kadar hassastır,” diyerek düşüncelerini ifade eder. (İnsanın Özündeki Sevgi, say:228 - 230)
Fethullah Gülen, bugün bütün gelişmiş demokrasilerin temelini teşkil eden hak ve özgürlükler konusunu on yıllardır vurgulaya gelmiştir. Başta din ve vicdan hürriyeti olmak üzere, düşünce ve teşebbüs hürriyetleri Gülen nezdinde en değerli insan haklarının başında gelir.
Dolayısıyla “insan hakları emperyalist dünyanın oyunudur” demek yerine, Gülen’e göre daha adil ve herkesin bir insan olarak sahip olduğu haklarını gerçekleştirebildiği bir dünya yolunda gayret göstermek gerekir. Gülen’in deyimiyle dünya er geç bu noktaya kayacaktır. Çünkü dünyanın ve insanlığın mayasında iyilik ve doğruluk vardır.
- tarihinde hazırlandı.