Fethullah Gülen medyayı ele geçiriyor iddiaları doğru mu, Gülen medyası var mı?
Soru: "Fethullah Gülen; Kanaltürk, Bugün, Sabah gibi yayın organları ile her geçen gün medyayı da ele geçiriyor. Artık bir Gülen medyası var" denebilir mi?
Türkiye'de iktidarların değişmesi veya siyasi konjonktürün değişmesine paralel olarak, yeni medya patronlarının ortaya çıktığı, kimisinin yıldızının parladığı, kimi medya kuruluşlarının da bu süreçlerde el değiştirdiği ya da silinip gittikleri görülmektedir.
Örneğin Tercüman Gazetesi, 1960 ve 70’lerin Adalet Partisi ve sonrasındaki Doğru Yol geleneğine dayanan bir gazeteydi. Ama gazetenin sahibi Kemal Ilıcak’ın yıldızı Turgut Özal ile barışmadı. Özallı yıllarda Kemal Ilıcak inişe geçerken; Enver Ören’in sahibi olduğu Türkiye gazetesi bir milyon gibi tirajlara ulaştı. 1990’lı yıllara kadar merkez medyaya bile gazeteci yetiştiren bir okul olarak bilinen ve 100 binin üzerindeki tirajıyla Turgut Özal gibi güçlü bir başbakana bile zaman zaman kök söktüren 80 yıllık Cumhuriyet gazetesi bugün artık marjinalleşmiştir. Dedesi Selanik’ten gazeteci olan, İzmir’deki Yeni Asır gazetesinden sonra İstanbul’da Sabah gazetesini çıkaran ve bir zamanlar iki büyük medya patronundan biri olan Dinç Bilgin piyasada yoktur. Star gazetesi ve Star televizyonunu sahipleri olan Uzanlar sahip oldukları bankalar batınca aynı şekilde medya kuruluşlarını da devlete devretmek zorunda kaldılar ve medya dünyasından silinmişlerdir.
Yıldızı söndüğü şekliyle üstte bahsi geçen medya patronlarının yanında içinde bulunulan siyasi konjonktürde bir de yıldızı parlayanlar olmuştur. Dinç Bilgin ve Uzanlar’ın sahneden çekilmesinden sonra onların yerini Turgay Ciner ve Ahmet Çalık aldı. Ankaralı işadamı Akın İpek de, Bugün gazetesini Ilıcak ailesinden ve Kanaltürk televizyonunu Tuncay Özkan’dan satın almak suretiyle medya dünyasına adımını attı. Lakin yeni imkân ve fırsatlar sadece Ahmet Çalık ve Akın İpek’in değil Turgay Ciner gibi yeni bir ismin de medya dünyasındaki yükselişini sağlamıştır. Ciner; Sabah ve ATV elinden alınmasına rağmen, Habertürk gazetesi ve televizyonu ile birlikte Newsweek başta olmak üzere birçok dergi ile medya dünyasındaki yükselişini sürdürdü.
Yeni medya patronlarından ikisi, Ahmet Çalık ve Akın İpek, Gülen’i tanımaları ve muhafazakâr hayat tarzları sebebiyle gündeme geldiler. Ama şu da bir gerçektir ki her iki işadamı da bu medya kuruluşlarını Gülen adına değil, kendi şirketleri adına satın almışlardır. Diğer bir ifadeyle Sabah’ın da Bugün’ün de sahipleri bellidir. Gülen’e sempati duyuyor olabilirler; ancak bu hiçbir zaman bu yayın organlarının Gülen medyası olarak nitelendirilmelerine haklılık kazandırmaz. İkisi de muhafazakâr olan Ahmet Çalık ve Akın İpek’in medya dünyasındaki yükselişleri, biraz da Türkiye’nin yüzde 80’ini oluşturan muhafazakâr kesimin ekonomik ve sosyal olarak yükselişinin bir yansımasıdır, diğer bir deyişle Türkiye’nin normalleşmesinin bir göstergesidir. Anormal olan; Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Mehmet Emin Karamehmet, Ferit Sahenk, Erol Aksoy gibi kişilerin medyadaki hâkimiyeti konusunda tek kelime etmeyen insanların şimdi muhafazakâr işadamlarının gazete veya TV sahibi olmasından gocunmalarıdır.
Hadd-i zatında bahsi geçen gazetelerin tirajları veya televizyonların reytingleri de medyayı ele geçirme iddiasının ne kadar temelsiz olduğunu da göstermektedir. Türkiye’de yayınlanan yüzlerce yerel ve ulusal gazeteden sadece ikisi olan Sabah ve Bugün gazetelerinin tirajlarının sadece ulusal gazeteler içindeki oranı %9.09’dur.[1] Tabii ki, yerel gazete tirajları da dahil edilince söz konusu oran iyice düşmektedir. Bu kadar kesin rakamların verilemediği televizyon reytinglerinde ise adı geçen kanalların toplam izlenme oranları ise 8.5 ile 12.0 arasında değişmektedir ki toplamları tek başına Kanal D veya Show TV izlenme oranlarına ancak yetişmektedir.[2]
Diğer bir husus da şudur: Türkiye’de yayınlanan bu gazetelerin her birinin bir sahibi, sahibi tarafından görevlendirilmiş, yıllarını bu meslekte geçirmiş yayın ekipleri vardır. Bütün bu gazete ve televizyonları Gülen’e mal etmek öncelikle bu medya organlarına yüz milyonlarca dolarlık yatırım yapan iş adamlarına ve bu yayın organlarında görev yapan, geçmişleri de pek Gülen hareketi ile kesişmeyen kamuoyunun yakından tanıdığı medya profesyonellerine haksızlık olur. Sabah Gazetesi’nde Erdal Şafak veya Hıncal Uluç’un, ya da Kanal Türk Televizyonu’nda Reha Muhtar veya Rasim Ozan Kütahyalı’nın Gülen Hareketi ile ne alakası olabilir? Sorsanız önce kendileri buna karşı çıkar. Elbette ki diğer medya kuruluşlarında olduğu gibi buralarda da Gülen’in fikirlerine veya harekete sempati duyanlar olabilir. Hatta Çukurova, Doğuş, Fox veya Doğan Medya Gurubu’nda olduğu gibi eskiden hareket ile ilişkili yayın organlarında çalışanlar olabilir. Ama bu nasıl ki Doğan Medya Gurubu’nu hareket yanlışı yapmıyorsa, bu medya kuruluşlarını da hareketin medyası yapmaz.
[1] medyatava.com sitesinin 18.04.2011 - 24.04.2011 tarihleri arasında gazete satış raporu.
[2] gunlukreytingler.net sitesinin "Total Prime-Time" Sonuçları ortalama değerleridir.
- tarihinde hazırlandı.