"Fethullah Gülen Hareketi açıkça AK Parti iktidarını destekliyor." neden?
Soru: "2002'ye kadar hiçbir partiye açık destek vermeyen ve hiçbir parti ile bütünleşmeyen Fethullah Gülen hareketi açıkça AK Parti iktidarını destekliyor." Neden?
Çok ilginçtir ki Fethullah Gülen'in bu dönem de AK Parti'yi desteklediği iddiasını dile getirenler geçmişte Turgut Özal ve Bülent Ecevit için de ayni iddiaları öne sürüyorlardı.
Anlaşılan o ki, bu iddia hükümette olanın bu göreve gelişini halkın tercihi olarak kabullenmektense Fethullah Gülen’in desteği ile olmuş gibi göstererek hem hükümetin meşruiyetine karşı bir koz olmakta, hem de Gülen’in siyasetten uzak durma ilkesini ihlal ettiğini söyleyerek onu da yıpratmak için kullanılmaktaydı.
Fethullah Gülen’in siyasete bakışını en iyi bilenlerden biri merhum Turgut Özal’dı. Özal; Gülen’in kendisini ne kadar çok sevdiğini biliyordu, ama bir gün şöyle demekten kendisini alamadı: "Gayet iyi biliyorum, yine de Hoca bu seçimde bizi desteklememiştir." Özal’ın kasdettiği şey, Gülen’in ancak kendi oyunun sorumluluğunu taşımak istemesinden dolayı yakın arkadaşlarına dahi Anavatan Partisi’ne veya başka bir partiye oy vermeleri gibi bir telkinde bulunmamasıydı.
Gülen’in düşüncesinde oy, her insanın vicdani bir sorumluluğudur. Ve Gülen’in hayatı boyunca en tasvip etmediği olgulardan biri insanların vicdanlarına hükmedilmesine kalkışılmasıdır. Çünkü İslam, zorlama yoluyla imanı dahi kabul etmemiştir.
Fethullah Gülen’in ilgi alanındaki siyaset partizan veya oy alma siyaseti değildir. Ona göre, oy kullanma hakkına sahip her vatandaş, sandık başına gittiğinde oyunu nereye vereceğine dair bir feraset düzeyine sahiptir. Onun içindir ki Türk insanı seçimlerde genellikle isabetli oy kullanmakta ve en kriz dönemlerinde bile ülkeye çıkış yolu getiren sonuçlar çıkmaktadır. Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Bülent Ecevit’in veya 28 Şubat Süreci’nden sonra Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelmesi Türk halkının böyle bir sezgisiyle olmuş ve halkın tıkanmak istenen siyasetin yolunu açmasını sağlamıştır.
Gülen Hareketi, tarihinde hiçbir zaman, bir partiye angaje olmamıştır. Fethullah Gülen tarafından hiçbir surette, şu partiye oy verin gibi bir telkin olmaz. Gülen bu yöndeki her türlü dikteyi millete saygısızlık olarak gördüğünü ifade etmiştir.
Ancak son dönemde siyasi yelpazenin kısırlığı, merkez sağda AK Parti’nin tek kalması, Temmuz 2007 seçimleri öncesinde Meclis’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı "367 Kararı" Türk milletinin ezici bir çoğunluğu tarafından siyasete müdahale olarak algılanmış olması sebeplerinden dolayı camianın büyük bir bölümü halkın genel eğilimine paralel olarak AK Parti’ye oy vermiş olabilir. Yine o süreçte yayınlanan ve siyaset tarihimize "27 Nisan E-muhtırası" olarak geçen Genelkurmay bildirisi harekette ve Türk halkında benzer bir etkiye yolaçmıştır. Nitekim her iki olayın da AK Parti’ye yaradığını, bizzat bu işin aktörleri dile getirmiştir. Hatta bazı kamuoyu araştırmacıları, her iki olayın Temmuz 2007 seçimlerinde AK Parti’ye en az on puan kazandırdığını ifade etmişlerdir.
Bu tamamen demokrasi, hukuk düzeni ve çoğulculuk prensipleri üzerinde yaşanan konjonktürel bir örtüşmedir. Bu oylar geçmişte zaman zaman ANAP ve DYP gibi partilerde de yoğunlaşabilmiştir. Bu halkımızın içinden çıkan bir hareketin yine halkımızın daha demokratik bir yaşam isteği ve/veya mağdur olanın yanında olmak gibi hassasiyetlerini miras olarak genlerinde taşımasından dolayıdır. Diğer bir deyişle, harekete sempatisi olan halktan kişilerin tercihlerinin tabiatıyla halkın tercihleriyle örtüşmesidir. Nitekim Halk "Temmuz 2007" seçimlerini adeta safların ayrışması ve yerini belli etme seçimi olarak algılamış, dolayısıyla AK Parti H gibi rekor bir oy almıştır.
Siyasette Fethullah Gülen’in safını belli ettiği ilk ve tek olay 12 Eylül 2010 Anayasa Referandum’unda olmuştur. Fakat takdir edilmelidir ki referandum bir parti ve oy siyaseti değil, bizzat halkımızın kendi anayasasındaki temel hak ve özgürlüklerin gelişmesi ve ülkenin yönetiminde daha çok söz sahibi olması için önemli bir adımdır ve Gülen de kararını demokratikleşme ve insan haklarından yana koymuştur. Kendi ifadesiyle: "[Referandum] "demokrasi adına çok önemli bir adımdır... [P]aketin içinde milletimizin istikbali için çok önemli maddeler var; bu itibarla da değişiklik paketi bu yönüyle desteklenmeli ve "evet" oyları böyle bir niyetle verilmelidir."[1] Yoksa millete bu derece faydalı bir değişikliği kimin yaptığının önemi yoktu ve ister siyaset yelpazesinin sağından isterse solundan kim yaparsa yapsın desteklenmeliydi. Zaten, sadece AKP değil, MHP’den ve hatta CHP’den ve diğer partilerden sosyal-demokrat, liberal veya muhafazakar geniş bir kitle de "evet" oyu kullanmışlardır.
Kendi ifadesiyle: "Biz hâlâ her partiye karşı aynı mesafede duruyoruz. Hiç kimseye ‘Falan partiye girin; mitinglerinde boy gösterin; çarşıda pazarda alkışçısı olun!’ demedik. Mesafeli durmak, milletimizin kaderi adına isabetli bulduğumuz bir kısım meselelerde bazı kimselere oy vermemize mani değildir. Güzel şeyler sergileyen ve iyi işler yapan kim olursa olsun, bu millet onu desteklemiştir; desteklenen aslında şahıs ya da parti değil, icraattır...[2]
[Ve] milletimize ileriye doğru bir adımı kim attırmışsa, biz o ayağın altına başımızı kaldırım taşı gibi koymaya âmâdeyiz... Herkese karşı müsavi derecede duruyoruz... [N]e var ki, mesafeli durmak başka, oyumuzu Türkiye’nin geleceği adına isabetli işler yapacağına inandığımız bir yere postalamak daha başka bir meseledir. Biz yerinde Deniz Bey'i de destekleriz, Devlet Bey'i de destekleriz. Elverir ki, yaptıkları şeyler milletimizin bugünü ve yarını adına, devletler muvazenesinde dümene oturması adına bir şey ifade etsin. Benim milletim devletler muvazenesinde yönlendiren, gözünün içine baktıran bir muvazene unsuru olmayacaksa şayet, ne Avrupa umurumda benim, ne Amerika, ne Çin ne de Maçin. Bu açıdan da, milleti oraya götürebilecek her gayret alkışlanmalı... [Bundandır ki] Referandumda ‘evet’ denmesini desteklememiz, o işi yapan insanları takdir değil, o işin kendisini takdir meselesidir." demiştir.[3]
Sonuç olarak denilebilir ki, Fethullah Gülen’in siyasete bakışı, siyasetçilere göre değişen bir tavır değildir. Milletin oylarına talip olan kişi kim olursa olsun, aslolan ortaya konulan projeler ve millete vaat edilen şeylerdir. Gülen’in bireysel tavrını belirleyen etken ise, siyasetçinin yürümekte olduğu yolun millet ve devlet yararına olup olmadığıdır. Gülen’e göre, bunun takdiri de Türk milletine aittir.
- tarihinde hazırlandı.