Namaz âşıklarının üç özelliği
1) Allah Resûlü (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ) bize bir hedef gösterirken, Cennet’te yüz mertebe bulunduğunu ve Firdevs’in, makam bakımından en yüksek derece olduğunu belirttikten sonra, ‘Allah Teâlâ’dan Cennet’i istediğiniz zaman, Firdevs’i isteyiniz.’ buyurarak, himmetimizi âli tutmamız gerektiğine işaret etmiştir.
Dahası, bize Firdevs talebinden de öte isteklerde bulunma edebini öğretmiş ve Cenâb-ı Hak’tan neler isteyebileceğimizi gösteren dualar talim buyurmuştur. Ondan öğrendiğimiz dualar sayesindedir ki, sabah-akşam ‘Allah’ım, Cemâlini seyretme arzusuyla içimizi doldur, Sana kavuşma şevkiyle gönlümüzü coştur ve ötede Cemâlinle bizi serfiraz kıl’ diyoruz; Cemâlullah’ı müşahedeye, rıza-yı İlahîyi tahsile ve rıdvâna ermeye talip olduğumuzu ilan ediyoruz. Evet, Peygamber Efendimiz’den öğrendiğimiz bu dualar, asla dûnhimmet olmamamız ve himmetimizi hep âlî tutmamız gerektiğini salık veriyor.
Dolayısıyla, namazın hakikatini idrak etme hususunda da yüce himmetli olmalı; Cenâb-ı Hak’tan selef-i salihînin ibadet aşk u iştiyakını, onlardaki kulluk temkinini dilenmeli ve namazı şuurluca ikâme edebilmek için inâyet-i İlahiyeyi talep etmeliyiz. Belki herbirimiz şöyle demeliyiz: ‘Allah’ım! Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz namazı hangi enginlikte ikâme ediyor idiyse, bana da o idraki lutfeyle; namazın manasını benim ruhuma da duyur. Rabb’im, ben de Peygamber Efendimiz’in eda ettiği gibi namaz kılmak ve onu benliğimin bütün zerrelerinde duymak istiyorum.. namaz esnasında Sen’den başka bütün mülahazalara karşı kapanmayı ve tamamen namazlaşmayı arzu ediyorum.. Ne olur Allah’ım, bu lütfunu bana da nasip eyle!..’
Evet, peygamberâne bir ibadet ufkuna mazhar olmayı istemek peygamberlik istemek demek değildir. Bu talep, her hususta takip edilmesi gereken İnsanlığın İftihar Tablosu’nu ibadet hayatı itibarıyla da örnek almak ve namazda daha bir derinleşmek talebidir. Sizin bu türlü bir duanız kat’iyen boşa gitmez. Bu duada istekli ve ısrarlı olursanız, Allah sizi mahrum etmez.
2) Namazın hakikatini idrak etme isteği kavlî ve kalbî bir duadır; bu duanın fiilî yanını ise en başta bu mevzuda yazılmış eserleri okumak teşkil eder. Namazı şuurluca kılmak isteyen bir mü’min şayet onunla alakalı üç-beş kitap okumamış, büyüklerin bu konudaki mütalaalarını öğrenme gayretinde bulunmamış ve meselenin nazarî yanını dahi ihmal etmişse, onun bu talebinde samimi olduğu söylenemez. Öyleyse, namaz yolcusu ikinci adım olarak, gönlüne ibadet iştiyakı salacak, onu namazın nurlu iklimlerinde dolaştıracak ve mana âleminin büyüklerinin namazla alakalı engin anlayışlarını, derin duyuşlarını aktararak içine haşyet dolduracak makaleleri ve kitapları okumalıdır. Hazreti Üstad, bazı risaleleri önemli gördüğünden dolayı yüz on beş defa okuduğunu belirtmiştir. Bir mü’min, Zât-ı Ulûhiyet hakikatiyle, iman esaslarıyla ve ibadetlerin mana buuduyla alakalı birkaç eseri hiç olmazsa birkaç defa gözden geçirmeli değil midir?
3) Hem kavlî hem de fiilî duada ısrarlı olma, matlubu elde etme mevzuunda kararlı ve istikrarlı bir tavır ortaya koyma ve aktif sabırla, adım adım hedefe yürüme de neticeye ulaşma yolunda çok önemli diğer bir şarttır. Namaz sevdası tâlibin gönlüne hemen düşmeyebilir; insan birkaç günde, birkaç ayda, hatta birkaç yılda namaz hakikatini duyamayabilir. Dolayısıyla, talepte ve neticeye götürecek sebepleri yerine getirme mevzuunda ısrarlı olmak pek mühimdir.
Şayet, namaz kahramanlığına adaysanız, sizi o ufka taşıyacak hiçbir argümanı kullanmayı ihmal etmemelisiniz. Hangi ses, hangi soluk sizi şahlandırıyor ve kalbinizi coşturuyorsa, bir kere değil, belki yüz kere aynı vesileye başvurmalısınız. Belki bir kitabı onlarca kez okumalı, bir kaseti birkaç kere dinlemeli, bir büyüğün sözlerine defalarca kulak vermeli ve oturup kalkıp hep gözünüzü diktiğiniz hedefi düşünmelisiniz. ‘Olmuyor!’ diyerek, yoldan dönmeyi asla aklınıza getirmemeli ve kat’iyen aceleci davranmamalısınız. Unutmamalısınız ki, bu yolda belki senelerce sular gibi çağlayacak, pek çok kayaya çarpacak ama her an biraz daha arınacak ve sonunda ummana ulaşacaksınız. Niyetinizin derinliği ve gayret ü himmetinizin yüceliği nispetinde ötede siz de her biri bir namaz âşığı olan ‘ilkler’in hemen arkasında yerinizi alacaksınız.
Müthiş bir gün önümüzde...
Göklerin yarılıp parçalanacağı, cehennemin köpürüp alevleneceği ve kıyametten sonra bir kere daha üfürülen surla beraber bütün ölülerin diriltilip hesaba çekilmek üzere toplanacağı bir gün...
Her ferdin, yalın ayak, başı çıplak bir vaziyette kendi sırasının gelmesini dehşet ve korkuyla bekleyeceği; kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçacağı, kendi başının çaresine düşeceği; peygamberlerin dahi "nefsî, nefsî" diyeceği bir gün...
Kâfirler için hazırlanan zincirler, bukağılar ve çılgın alevlerin herkesi dehşete düşüreceği; pek çoklarının kapkara, ekşi ve asık bir suratla beklerken, adeta bel kemiklerinin kırılacağı; burada kulluk vazifesini yerine getirmeyenlere "Haydi yalanladığınız şeye doğru yürüyün! Yürüyün, gölgesi olmayan ve alevden korumayan üç buudlu (katmerli) cehennem karanlığına!" denileceği ve muflislerin yüzükoyun sürüm sürüm ateşe sürükleneceği bir gün...
İşte, güneşin yaklaştırılıp her yanı kavuracağı, beyinlerin kaynayıp terin gırtlağa ulaşacağı ve sebeplerin bütün bütün iflas edip her şeyin insanın aleyhine döneceği o gün insanlar, altına girip gizlenmek, güneşin yakıcılığından azıcık korunmak için küçücük, ufacık da olsa bir gölge arayacaklar.. arayacaklar; ama o gün Hakk'ın himaye ve inâyetinden başka gölge de olmayacak.
Seslerin kesileceği, canların gelip gırtlaklara dayanacağı, başların dönüp bakışların bulanacağı o gün, tek bir sığınak olacak; o da Allah'ın himâyesinin gölgesi..
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): "Allah yedi zümreyi, kendi zıllinden başka sığınak olmayan (kıyamet) gününde, zılli altında himaye buyuracaktır." buyuruyor ve hem bu talihli insanların kimler olacağını haber veriyor, hem onlardan biri olmamız için bizi ikaz ve teşvik ediyor ve hem de sağlıklı bir toplumun ancak o insanların sıfatlarını üzerinde bulunduran kimselerle meydana geleceğini bildiriyor.
Bu yedi grup insan şunlardır: Hak, adalet ve istikâmeti temsil eden idareci; ömrünü ibadet neşvesi içinde geçiren genç; mescidlere dil beste olan kimse; birbirlerini Allah için seven, bir araya geldiklerinde Allah için bir araya gelen, ayrılırken de Allah için ayrılan, Hak rızasını, Hak sevgisini mihrâb edinmiş muhabbet fedâileri; güzel ve zengin bir kadının talep ağında (nefsine başkaldırıp) "Ben Allah'tan korkarım." diyen adam; solundakine infak ettiği şeyden, sağındaki bir şey hissetmeyecek şekilde sadakasını gizli eda eden kahraman ve yapayalnızken Allah'ı (cc) anıp da gözleri yaşlarla dolan, yalnızlık anlarını tefekkür ve murâkabe ile buudlaştıran, yer yer gönlünde bestelediği duygularını yanaklarından süzülen yaşlarla seslendiren, gözyaşı kelimeleriyle Dost'a içini dökebilen duygu ve gönül insanı.
Haftanın duası
Senin kapına yönelmek, gönülden pasları silmenin biricik yoludur. Kapına yönelen mücrimleri sevgi ve merhametine konuk etmek Senin usulündür. Sana yönelirken yol zâd u zahiresini ve kapına dayanıp durma iradesini de yine Senden bekliyoruz. Senin rahmet kazanındaki bir damla, Sultan Süleyman’ların bütün hazinelerinden daha değerlidir. İradelerimize fer, sinelerimize genişlik lütfederek bu uzun maratonu yüzümüzün akıyla bitirmeye bizi muvaffak eyle.
Sözün özü
Allah’a en hızlı ulaşan dua ve niyazların kaderi de büyük ölçüde iç sızlamalarına ve gözyaşlarına bağlanmıştır. Bağlanmıştır; zira gönül heyecanlarını, gözyaşlarından daha seri, daha duru aksettirecek bir başka şey gösterilemez. Gönülden hıçkırıkların bayrak çektiği yerlerde, günah orduları tarumar olur gider.. hüşyâr gönüller, gelip vicdanlarına çarpıp geçen kabul esintileriyle âdeta berd ü selâm yaşar ve serinlerler.
- tarihinde hazırlandı.