Rûhun Râbıtaları
Taptaze bir bahar tütüyor az ötelerde,
Şimdiden duyguları bir meltem gibi sarmış.
Güneşi hiç batmayan o sırlı tepelerde,
Meğer bir başka gündüzün şafağı ağarmış!
Rengârenk manzarasıyla hassas sînelerde,
Doğum sancılarıyla kıvrım kıvrım geceler;
Aydınlığa açık gönüllerde, perde perde,
Gündüz gibi ağarır, Cennetleri heceler...
Her akşam tülleniverir yepyeni emeller,
Tatlı rüyâlara dönüşür o eski çağlar;
İnsan bu hülyâ ile düşer, kalkar emekler,
Hep Sonsuz için inler, hep Sonsuz’a dil bağlar.
Ufuklar kararsa da onun ziyâsı sönmez.
Bir renk ve ışık dünyasına doğru şahlanır..
Ne erilmezlere açılır, geriye dönmez;
Hep rûhlarla uçuşur, ışıkla kanatlanır...
Ân olur, yer göğe, dünya ukbâya dönüşür
Bu duyguyla varlık bitevî baygın görünür.
Rüzgâr kahkahalarla eser, renkler gülüşür
Ve bu hisle insan ebedîliğe bürünür...
Artık ne hicranlı akşam, ne ağlayan hazan;
Rûhun râbıtalarıyla her yan masmavidir.
Her seste bir ölümsüzlük nağmesi nümâyân;
Bu iklimde her fâni âdeta semâvîdir...
Aşk ve vuslat ihtiyacıyla var olan insan,
Ömür boyu hep bu ufka doğru koşar durur.
Gönlünde buğu buğu billûrlaşan mânâdan,
Öteleri duyar ki, bence murat da budur.
Sızıntı, Kasım 1987, Cilt 9, Sayı 106
- tarihinde hazırlandı.