Gümüş Tenli Dünya
Gördümdü o gümüş tenli dünyâyı,
Kapı kapı hakîkati ararken;
Tam vaktinde ötedeki mânâyı,
Buldum bulanlarla bir sabah erken...
Artık gözlerimde tüllenen eşyâ,
Tıpkı bir kitaptı ışıktan, renkten;
Bu bildiğim arz, o göz kırpan semâ,
Bir güzel endamla belirdi yekten;
Nergis gibi o mahmur bakışıyla,
Gönlüme sihirli kementler saldı..
Durup durup gamzeler çakışıyla,
Bir anda aklımı başımdan aldı.
Üslûbunda büyüleyen bir edâ,
Kulaklara çarpan, Cennet şarkısı;
Nağmelerinde sihirli bir sadâ,
Rûhlara ninni kevser çağıltısı...
Sevdâyla yatıp sevdâyla kalkarlar,
Bu iklimde hayata uyananlar;
Yüzlerinde bir sönmez ışık pâr pâr,
Yaz-kış onlarda her zaman nevbahar..
Nağmeler salarlar gelip geçerken,
Zümrüt hülyâların altın sesinden;
Şevk ü târâbla coşarlar ve derken,
İlhamlar duyarlar Hak nefesinden...
Her yanı Cennet kesilmiş sanırlar,
Haz duyarlar ebetler kadar derin;
Kederle gelip geçse de asırlar..
Hoş bir cilvesi sayarlar kaderin..!
Tenezzühe çıktıkları her yerde,
Mest yaşarlar varlığın büyüsüyle,
Mûsıkîler dinlerler perde perde,
Bestesiz, güftesiz Itrî sesiyle...
Sızıntı, Aralık 1987, Cilt 9, Sayı 107
- tarihinde hazırlandı.