Hazreti Nuh’un gemisi
Soru: Peygamberlerin, Hazreti İsa’nın (aleyhisselâm) ölüleri diriltmesi, Hazreti Musa’nın (aleyhisselâm) asâsı gibi Kur’ân’da anlatılan mucizeleri, insanları, ulaşılabilecek en münteha noktaya teşvik etmektedir. Acaba Hazreti Nuh’un (aleyhisselâm) gemisi de bugünkü yapılan gemilerin daha fevkinde midir?
Peygamberân-i izâm, maddî-mânevî beşer hayatında birer rehber ve birer rehnümâdırlar. Biz yürüdüğümüz bu yolda ellerinde meşaleler hep onları görmüş ve onların arkasında yürümüşüzdür. Mesela, tıp noktasında Seyyidina Hazreti İsa sancağı eline almış, gitmiş, belli bir noktaya dikmiş ve sonra dönüp bütün hekimlere âdeta şöyle seslenmiştir: “Ey beşer! Yeryüzünde Allah’ın vaz ettiği her derdin dermanı vardır.” Bu sözü Efendimiz de şöyle anlatır: “Ey insanlar! Tedavi olun, tedavi yollarını araştırın. Allah bir hastalık vermemiştir ki, karşılığında ilacını da yaratmış olmasın.”[1]
Allah, yeryüzünde ihzâr ettiği eczahâne-i kübrâsında her türlü hastalığın ilacını hazırlamıştır. Bu itibarla da araştırıldığı takdirde her hastalığa derman bulunacaktır. Bu araştırmalar bir gün gelecek ölüme derman bulma meselesine kadar dayanacaktır. Vâkıa, dünya ölümlü dünya olduğu için alâküllihâl insanlar ölecek ve kimse burada ebedî kalmayacaktır. Fakat büyük bir zatın ifadesi içinde, Hazreti Mesih ölüleri ihya etme mucizesini gösterdiği için bir bakıma onun mucizesine benzer şekilde ölüme bir nevi hayat rengi verilecektir.[2] Bunun nasıl olacağını şimdilik bilemeyebiliriz. İleride daha değişik şeyler olabilmekle beraber bir misal vererek meseleye biraz daha vuzuh kazandırmaya çalışalım.
Şimdilerde onulmaz zannedilen kanser hastalığından dolayı ölen bazı kimseler özel bir sistemle dondurulup muhafaza altına alınmaktadır. Bazı bilim adamları, ileride bu hastalığın tedavisi bulunduğu zaman onlara hayatlarını iade edip tedavi etmeyi düşünmektedirler. Tabiî mümkünse bu durumda o hastaların bir bakıma nebâtî bir hayat durumuna getirilmesi plânlanmaktadır. Bu suretle ölüme bir nevi hayat rengi verilmesi gerçekleşebilir. Allah’ın inayeti ve kuvvetiyle esbab-ı âdiyeye tevessül edilerek, böyle onulmaz zannedilen bir kısım şeyler ileriye matuf daha değişik bir hâl de alabilir. Daha sonra ilacı bulununca tedavi yoluna gidilebilir. Allah, onu ömrü olduğu kadar yaşatır ve sonra da öldürür. Ancak bütünüyle ölüme çare bulmaya gelince bütün hekimlerin de kabul ettiği gibi hayat öyle veya böyle bir noktada er-geç sona erecektir…
Hazreti Nuh’un (aleyhisselâm) yaptığı geminin bugünkü gemilerden daha üstün olup olmaması meselesine gelince; onun gemisi bugünkü gemilerin çok ötesinde bir fâikiyete mazhardır. Âyet-i kerimede geçen وَفَارَ التَّنُّورُ3 ifadesi tefsirlerde farklı yorumlarla ele alınmıştır. التَّنُّورُ kelimesiyle alâkalı Hazreti Havva’dan kalan ve Hazreti Nuh’a intikal eden taştan bir ocak, gemide suyun toplanıp biriktiği yer, yeryüzünün fışkıran sular sebebiyle kaynaması, tan yerinin ağarması gibi birbirinden uzak mânâlar düşünülmüştür. Elmalılı Hamdi Yazır ise, التَّنُّورُ kelimesinin, bu geminin kazanla çalışan buharlı bir gemi ve vapur olduğunu düşündürdüğünü ifade etmiştir.[4] Buhar tam formuna girince vapur da yürüyordu. Ancak âyet-i kerimede böyle bir sarahat yoktur.
Hazreti Nuh’un gemisi, بِسْمِ اللهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَۤا “Geminin hareket etmesi de, durması da Allah’ın adıyladır.” (Hûd sûresi, 11//41) beyanı çerçevesinde ilâhî inayetle yürüyordu. Nasıl ki, Hazreti Mesih, ilaç sürmeden elini gezdirdiğinde onulmaz dertler iyi oluyor, ölüye قُمْ بِإِذْنِ اللهِ diyerek seslendiğinde ölü ayağa kalkıp hayata mazhar oluyordu;[5] aynen öyle de vapur bir doruğa yükseldiğinde Hazreti Nuh, “Allah’ın izniyle dur!” dediği zaman duruyor, “Hareket et!” dediği zaman da yoluna devam ediyordu.
İşte bu nokta, bu konuda bir sondur. Bu seviyeye yaklaşma olabilir. Belki atom enerjisiyle çalışan denizaltının ötesinde, güneş şualarından istifade etmenin fevkinde manyetik alandan istifade etmek suretiyle havada ve atmosferin dışında yüzdürüyor gibi vapurlar icat edilip Hazreti Nuh’un Allah’ın adıyla yürüyen, Allah’ın adıyla duran mucizevî vapuruna yakın bir duruma ulaşılabilir, ama denizde بِسْمِ اللهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَۤا ile vapur yürütülmesi Allah’ın (celle celâluhu) bilebileceği bir şeydir.
[1] Tirmizî, tıp 2; Ebû Dâvûd, tıp 1; İbn Mâce, tıp 1.
[2] Bediüzzaman, Sözler s. 271 (Yirminci Söz, İkinci Makam).
[3] Bkz.: Hûd sûresi, 11/40.
[4] Bkz.: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’ân Dili 4/2781.
[5] Bkz.: Âl-i İmrân sûresi, 3/49.
- tarihinde hazırlandı.