Eski Köylerin Manevi Yönleri
Uhrevî âleme kapı-komşu bu dünyâda, ötelerin lisânı sayılan ezanlar-selâlar, tesbihler-duâlar, bizleri ayrı bir fasla çağırır ve daha derîn, daha lâhûtî iklimlerde dolaştırırlardı. Öyle ki, kendimizi hep bir başka dünyâda hissederek, içeriye adımımızı attığımız bu âlemde sözlerin en derin ve mükemmelleriyle, daha doğrusu lâhûtileriyle en baş döndürücü tasavvurlara ulaşır; saygının, mehabetin, haşyetin doldurduğu sînelerimiz, en dindârâne mülâhazalar içinde herkesi ve her şeyi arınmış, temizlenmiş, kutsileşmiş olarak görür ve bahtiyarlığına tebessüm ederdi.
O Kudsî dönemlere ait düşünce ve tasavvurlar, ruhlarımıza öyle tohumlar saçmış ve dimağlarımıza öyle kök salmışlardır ki; onların tesirinden âzâde kalmamız katiyen düşünülemeyeceği gibi onları içimizde hissettiğimiz sürece de, geçmişimizden kopmamız ve geleceğe bîgane kalmamız mümkün değildir. Benim gibi, o günün köyünü ve köylüsünü az dahi olsa görüp-tanımış olanlar, yıllar ve yıllar sonra, aynı şeyleri sînelerinin derinliklerinde duyacak ve günümüzün; üzerine toz-toprak elenmiş köy ve kasaba şeklindeki "harab elleri, yıkılmış hân u mânları, kimsesiz çölleri..." esir ruhları, meflûç irâdeleri, aşk u heyecansız gönülleriyle karşılaşıp da, gurbetlerin en acısını, yalnızlığın en hüzünlüsünü vicdanlarında duydukları bir zamanda, bu hicranlı hâl i hâzırın yanında, olmayı tahayyül ettikleri ve bu binbir handikap karşısında kurup ortaya koymayı plânladıkları, geleceğin, o eskilere denk köy ve kasabalarının onların kudsî ve mutlu sakinlerini, bu sakinlerin buğu buğu huzur tüten yuvalarını, her gün eşiğine baş koydukları, semâlarla bütünleşen ma'bedlerini, aşk u şevkle bestelenen ezan ve kâmetlerini, yüreklere haşyet salan duâ ve tesbihlerini, arş u ferşi velveleye veren na't ve ilâhîlerini tasavvur ve tahayyül edecek; ettikçe güç kazanacak ve bir zamanlar bizlerin veya daha önceki nesillerin yıktıkları şeyleri yeniden inşâ edeceklerdir.
- tarihinde hazırlandı.