Eski Köylerimizin İnsanları
En tatlı hülyâların petekleştiği bu mübârek evlerin, en mûtena bir köşesinde, şânlı geçmişimizi bütün manâ ve muhtevasıyla temsil eden anneler-babalar, dedeler-nineler bu umumî sessizliğe denk sükûtlarıyla hep birer vakâr ve mehâbet âbidesi gibi görünür ve bizlere o kadar tesir ederlerdi ki; başkalarını bilmem, ben onları, gökler ötesi âlemlerde edep ve erkân öğrendikten sonra, gelip aramıza katılmış rûhânîler gibi hatta onlardan da öte görürdüm. Onlar, daima içimizden uhrevi âlemleri hatırlatan birer manâ ve melekûtun rikkatli birer gölgeleri gibiydiler.
Onların oturuş ve kalkışlarına, düşünce ve davranışlarına, aşk u şevk ve ibâdet anlayışlarına; hele Hakk karşısında elpençe divan durup tirtir titreyişlerine bakıp da ürpermemek mümkün değildi.
Evet, onların, bu derinlerden derin âlemlerden sık sık esip gelen ve ruhlarımızı dolduran sırlı bir mûsikî, bazen günlerce, haftalarca tesirini devam ettirir ve bizleri hep kendiyle meşgul ederdi.
Günde birkaç defa, çok ciddi bir merasime hazırlanıyor gibi onların o yürekten abdest alışları; sonra da mahşere, hesaba koşuyor gibi namaza gidişleri.. o esnada sık sık duyulan âhu enînleri ve sızlanışları, bizlerde öyle bir haz ve lezzet, öyle derin bir halâvet ve rikkat hasıl ederdi ki; aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, onların ruhlarının, ruhlarımıza fısıldadığı o mahrem beyan ve o sözsüz talâkatın tesiri hâlâ kendini hissettirmektedir.
Hele, Hakk dergâhına yönelirken o vakar ve itminân içindeki halleri, o âbidevî görünüm ve duruşları, bizlere, öyle derin şeyler anlatır ve gönüllerimizi öyle saygı ve mehabetle doldururlardı ki; çok defa onların bu teveccühlerindeki sırlı manâlar, bizleri de büyüler ve onların yanına çekerdi. Bu ciddî ve ihtişamlı dakikalar, bir haşyet faslı gibi bütün ruhlarımızı bürür; derken, her gün bize anlatıp durdukları cennetlerin büyüleyici iklimlerine doğru yükseldiğimizi hisseder; bir adım daha atarak, çeşit çeşit menkıbelerle hayallerimize taht kurmuş Hakk dostlarıyla selâmlaşır, kudsîlerin sohbetine iştirâk eder ve bir gümüş fânustan gönüllerimize dökülen ötelerin tılsımlı ışıklarıyla büyülenir kendimizden geçer ve sonra da bütün bir ömre gâye teşkil edebilecek ruhânî zevklerin en derinlerine ulaşırdık.
- tarihinde hazırlandı.