Gaybûbet
Günümüzde, kaderin bir cilvesi olarak gözde ve gönülde bir hayli insan var. Bunlar kabiliyet ve liyakatlerini aşan önemli sorumluluklar altında bulunuyorlar. Bu arada bunlar, “Şöhret ayn‑ı riyadır, kalbi öldüren zehirli bir baldır.”[1] anlayışından hareketle gösteriş ve alâyiş endişesiyle gaybûbet etmeyi, bir kenara çekilmeyi de düşünebiliyorlar. Bence bunun üzerinde çok ciddi olarak düşünmek lazım; zira bazen sorumlulukları itibarıyla “olmazsa olmaz” konumunda bulunan bir fert, eğer değişik mülâhazalarla bir kenara çekilse, öyle zannediyorum ki, bu davranışıyla sevap değil ihtimal günah bile kazanabilir. Çünkü, daha yapılması gereken dünya kadar iş var. Büyükler, güngörmüşler tecrübeleriyle; gençler de gayretleriyle bu dünya kadar işin üstesinden gelmeli ve kat’iyen gaybûbet yaşamamalıdırlar.
<p>Bu itibarla bizim bütün düşünce ve davranışlarımızda dine ve insanımıza hizmet gemisinin yürümesi hedeflenmeli.. ahireti kazanmak için gönderildiğimiz şu dünya misafirhanesinde, ömür çok iyi değerlendirilmeli. Her hareketimizde rıza‑i ilâhî amaçlanmalı ve Cennet’e gitme bile olsa –ki hemen hemen herkes bunun iştiyakiyle kavruluyordur– bu hedeflere ulaşmayı geciktirecekse, bundan şimdilik vazgeçmelidir.
[1] Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye s.73 (Katrenin Zeyli).
- tarihinde hazırlandı.