Ortak akıl ve İmam-ı Azam hazretlerinin hakperestliği
Fethullah Gülen Hocaefendi, insanın kendi ilmine güvenmemesi, mutlaka ortak akla müracaat etmesi ve düşüncelerini her zaman başkalarına test ettirmesi gerektiğini anlatarak “düşünce redaksiyonu” dediği hususa dikkat çekti.
Müzakere ve istişare mevzuunu İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerinin hayatından misal vererek açıklayan Hocaefendi şu hususu vurguladı:
İmam-ı Azam hazretleri tek bir meseleyi çözmek için belki birkaç gün talebeleriyle münazara ve müzakerede bulunuyordu. Çoğu zaman böyle bir münazara ve müzakereden sonra talebeleri, Ebu Hanife hazretlerinin söylediği görüşe kanaat edip “Bu mesele sizin buyurduğunuz gibidir.” diyorlardı. Fakat Hazret sabaha kadar nassları yeniden gözden geçiriyor, onları bir kere daha mütalaaya alıyor, bir kere daha kendisiyle yüzleşiyor, sonra sabah kalkıyor, talebelerinin yanına geliyor ve “Akşam şu mevzuda siz bana muvafakat ettiniz. Fakat ben şu ayet ya da hadisleri nazara almadığımdan yanılmışım. Bu mesele sizin dediğiniz gibiymiş.” diyordu; diyor ve ciddi bir hakperestlik mülahazasıyla kendi görüşünden vazgeçip talebelerinin görüşünü tercih ediyordu.
Hocaefendi, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in istişare ile alakalı kararlılığını şu ifadelerle dile getirdi: Allah Rasûlü (aleyhissalatü vesselam), Uhud Savaşı öncesi ashabı ile meşveret eder; kendi görüşü, Medine’de kalıp müdafaa harbi yapma istikametindedir. Ancak, yapılan istişare sonucu, Medine’nin dışına çıkılarak taarruz harbi yapılmasına karar verilir. Bu karar gereği Nebiler Serveri (sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud’a gider. Bu noktada Seyyid Kutub’un şu enfes yorumu çok yerindedir: “Allah Rasûlü Uhud’a çıkarken orada 70 kişinin şehit verilmesi değil; Medine’de taş taşın üstünde kalmayacağını bilseydi, meşveretin hakkını vermek için yine çıkacaktı.”
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.