Halim, selim ve mülayim
- Her şey Allah’ın muradına göre meydana gelir, bize de O’nun muradına saygı göstermek düşer. Şayet, O ve O’nun muradı muradımız olursa, biz de yeryüzünde O’nun muradı oluruz.
- Allah Teâlâ’nın muradı olan insanlar, beş on tane de olsalar, O onlara bakar ve bütün mahlukatı bağışlar. Kalbi selim, ruhu selim, hissi selim ve kendi mülayim beş on insan
- Başkalarının size hilm ile muamele yapmalarını istiyorsanız, siz de halim, selim ve mülayim olmalısınız.
- Bir adam Allah Rasûlü’ne “Bana nasihat et!” dileğinde bulundu. Rasûlullah ona, “Gazaba kapılma, öfkelenme!..” buyurdu. Bunun üzerine, o şahıs, Rasûl-ü Ekrem’den tekrar tekrar nasihat etmesini istedi; Sâdık u Masdûk Efendimiz de her defasında ona “Gazaplanma!..” öğüdünü verdi.
- Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl, 16/126)
- Gerçek insanlık, Nâilî-i Kadîm’in dediği gibi diyebilmektir: “Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı yâ Rab şâd olsun / Benimçün nâmurâd olsun diyenler bermurâd olsun” (Allahım, şad olmayan şu gönlümü yıkanlar mutlu, mesud ve bahtiyar olsunlar; benim için ‘Murada ermesin!’ diyenler muratlarına ersinler!..)
- “Kolun kanadın kırılsın!” Allah seni kolsuz kanatsız eylemesin!.. “Başın kopsun!” Allah seni başsızlığa maruz bırakmasın!.. “Yurdun yuvan başına yıkılsın!” Allah seni yurtsuz yuvasız etmesin!.. “Çoluk çocuğunun başına gelsin!” Allah sana çoluk çocuk acısı duyurmasın!.. İnsanca tavır bu ikincisidir; birincisine insanca denemez.
- Biz beddua etmiyoruz; her şeyden önce sinelerin din-i mübin-i İslam’a karşı açılmasını diliyoruz. Bize karşı düşmanlıkta bulunan kimseler hakkında bile önce, “Allah’ım onları hidayet eyle, ıslahları mümkünse ıslah eyle” duasında bulunuyor; fakat hâlâ kötülüklerinden vazgeçmiyorlarsa, seleflerimizin yaptıkları gibi, “Allahım, ıslahlarını murad buyurmuyorsan, onları sana havale ediyoruz; şerlerinden bizi halas eyle!” diyoruz.
- Burada her şeyi hoş karşıla ki ötede “Rıdvan”a nâil olasın; dünyada baktığın her çehreye tebessümle bak ki ötede Hakk’ın rü’yetine mazhar kılınasın.
- Medyanın ağzını bırakmak lazım. Televizyonların, İnternetin, gazetecilerin konuştuğu gibi konuşmamalı; enbiya-yı izam, evliya-yı fiham ve gökteki melekler gibi konuşmalı, onlar gibi insanların gönüllerini fetheden tavırlar sergilemelisiniz.
- Bir ümit güftesi: “Kar-kış demeden her yanda göveriyor güller / İnayetle tülleniyor gelip geçen günler / Güller gülünü yâd ediyor bütün gönüller / Ve siliniyor ruhumu saran hüzünler...”
- Kafir olarak ölme korkusu bazen beynime balyoz gibi iniyor; fakat rahmetinin enginliğini düşününce Molla Câmi ne güzel söyler: “Yâ Rasûlallah! Ne olaydı, Ashâb-ı Kehf'in köpeği gibi, Senin Ashâbının arasında Cennet’e girseydim. Onun Cennet’e, benim Cehennem’e gitmem nasıl revâ olur? O, Ashâb-ı Kehf'in köpeği; ben ise Senin Ashâbının köpeği!..”
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.