Cihadın büyüğü, küçüğü ve ortancası
Fethullah Gülen Hocaefendi, cihadın önemini, şehadet makamının yüceliğini, şehitlerin hayat mertebelerini, şühedanın bazılarına görünmelerini, Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in temessül edişini ve O’nun kokusunun hissedilişini anlattı.
Ayaklarından engelli bir sahabinin savaşmaktan men edileceği bir sırada “Ya Rasûlallah müsaade et ben de cihad edip şehadete ereyim de Cennet’te şu ayaklarım düzelmiş olarak yürüyeyim!” deyişine, Asım bin Sabit’in şehit olacağı sırada “Sen mi geldin ya Rasûlallah!” deyip temessül eden Efendimiz’i istikbal edişine değindi.
Bu misallerle “cihad-ı asgar” denilen “küçük cihad”ın da küçümsenemeyeceğini vurgulayan Hocaefendi “cihad-ı ekber” tabir edilen “büyük cihad”ın insanın iç âlemiyle mücahedesi manasına geldiğini, onun başta nefis olmak üzere kişiyi Allah’tan uzaklaştıracak her türlü engeli bertaraf etme gayreti olduğunu belirtti.
Bu cihadın büyüklüğünün bir yanını izah sadedinde, düşmanla savaşmanın belli kimseler için ve belli zamanlara has olmasına mukabil, nefisle mücahedenin herkes için ve her zaman geçerli olduğunu ifade etti.
Diğer taraftan, bir başarıdan sonra sadece onunla yetinmemenin, her şeyi tamam olmuş gibi düşünmemenin ve hele onu kendinden bilmemenin, o muvaffakiyetin ahirette de meyve vermesi için şart olduğunu söyleyen Hocaefendi, cihadın hedefine ulaşabilmesi için debdebe ve ihtişam içinde kazanılan muzafferiyetlerin yanı sıra, inananların kendi iç dünyalarında da nefislerine karşı bir zafer kazanmaları lazım geldiğini, aksi halde o mücahedenin rıza-yı ilahiye vesile olamayacağını dile getirdi.
Son olarak, ehl-i tahkikin “cihad-ı evsat” diyerek ortanca mücahededen bahsettiklerine dikkat çeken Hocaefendi, bu cihadı “Hak ve hakikatleri şartları da gözeterek hiç fasıla vermeden herkese anlatmaya çalışmak” şeklinde tarif etti.
- tarihinde hazırlandı.