Başarının vesilesi: Birlik ve ortak akıl
Defalarca tecrübe ettiğimiz ve daha evvel de dile getirdiğimiz gibi, maalesef bazı çevreler Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hemen her beyanını çarpıtmak, anlattığı her hayatî konuyu hiç olmayacak yönlere çekip bilgi kirliliğine boğarak tesirini kırmak ve ne yapıp edip zihinlerde soru işareti oluşturmak için her fırsatı kullanıyor, hatta bahaneler üretiyorlar.
Maalesef, böyle gayr-i ahlakîliğin yaygın olduğu günümüzde doğruların tercümanı olmak zorlardan zor bir iş. Zira, dostlarımızın da istifadesi için İnternet sayfamızda neşrettiğimiz en masum ders notları bile bazı medya organlarınca farklı başlıklar ve şekillerde servis edilip özünden uzaklaştırılıyor. Neticede, olan, hakikatin kendisine ve önyargılara mahkum edilen kimselere oluyor.
Aslında çarpıtmalara ve yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için dikkatli davranıyoruz. Kimi zaman Hocaefendi adını ve sözlerini gündemin polemiklerinden uzak tutmak düşüncesiyle bazı dosyalarımızı bir süre bekletiyor; hakikatleri sakin ve salim kafalara emanet etmeye çalışıyoruz. Mesela bugün bir kısmını paylaşacağımız sohbet yaklaşık bir ay önce yapılmıştı. Fakat, o günlerde sohbetin konusu çok konuşuluyordu ve Hocaefendi sözlerinin menfi ya da müsbet bazı zanlara mesned yapılması ihtimali vardı. Dolayısıyla bir müddet beklemenin uygun olacağını düşünmüştük.
Heyhat ki bu hafta hiç beklemediğimiz bir yerden yaralandık. Malumunuz, Hocaefendi'nin her sabah tefsir dersi oluyor ve ders notlarını da sizlerle paylaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Sebe’ Sûresi’ni müzakere etmiş, Hocaefendi pek nefis yorumlarını dinlemiş; fakat derste sadece ses kaydı yapabilmiştik. Bir de görüntü almak ve Bamteli olarak neşretmek için ikindi sohbetinde Sebe’ Sûresi’nin mihverini oluşturan iki kıssayı sormuş ve Hocaefendi'den çok güzel bir cevap almıştık. Biz o sohbeti “Hazreti Davud Hanedânı, Sebe’, Sel ve Ağaç Kurdu” başlığıyla yayınladıktan bir gün sonra medyaya “gizli görüşme” havasında bazı gazetecilerin Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ziyaret ettiği haberi yansıdı. Maalesef bu haber de bir sürü “yalan” ile beraber verilmiş; özellikle Hocaefendi’nin “iktidar”la alakalı tenkitlerinin olduğu dillendirilmişti. Bazı kesimlerin, o yalan haberde bahsedilen tenkit ve itirazlar ile bizim 47 dakikalık Bamteli’nden cımbızladıkları birkaç cümleyi irtibatlandırmaları da uzun sürmedi.
Halbuki Kur’an’ı biraz bilen, tefsirden azıcık anlayan ya da zahmet edip bir eserden ilgili ayetlere bakan insanlar Hocaefendi sözlerinin “tefsir”lerde geçen hususları hatırlatmaktan ibaret olduğunu göreceklerdir. Kur’an-ı Kerim o ayetlerde bir şâkir bir de nankör insan fotoğrafı ortaya koyuyor ve Bamteli’nde de o fotoğraflar tarif ediliyor. Şayet birileri onları bazı devlet büyüklerimize yakıştırıyorlarsa, asıl onlar hakaret etmiş oluyorlar. Ya da birileri “Bununla ben kastedildim!” diyorlarsa, onların da Kur’anî fotoğrafa bakıp kendi durumlarını düzeltmeleri lazım.
Evet, mezkur sohbeti ilk neşreden site olarak ifade etmeliyiz ki yayınladığımız Bamteli’nin gündemle ya da falan filan şahısla hiç alakası yoktur. Bu hafta neşredilmiş olmasının da takip ettiğimiz tefsir dersine mutabakat haricinde bir sebebi bulunmamaktadır.
Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere; üç dört hafta önce Fethullah Gülen Hocaefendi, bir ve beraber olmamızı gerektiren ortak noktalarımızı hatırlatıp her zaman sulhun yanında bulunmamız lazım geldiğini, farklı yol ve yöntemlerin gerekliliğine inansak bile işin özünü desteklememiz, akan kan ve gözyaşının durması için gayret etmemiz icap ettiğini anlattı. Fakat bu sürecin çok kolay olmayacağını, güzel ülkemizi dört bir yandan kuşatmış gulyabanilerin elli türlü fitne ateşi yakmak için fırsat beklediklerini, dolayısıyla onları da hesaba katıp çok farklı ve alternatifli stratejiler üretmemizin lüzumunu vurguladı. Sürecin başarıya ulaşabilmesi için ciddi bir firaset, fetanet ve diplomatik düşünce gerektiğini, bunun için de ortak akla ihtiyacımız bulunduğunu, bu cümleden olarak âkıl insanlar düşüncesinin faydalı olabileceğini ifade etti.
Fethullah Gülen Hocaefendi başlıca şu hususları dile getirdi:
- İman, birleştirici çok önemli bir faktördür. Hangi seviyede ve hangi anlayışta olursa olsun.. a grubu, b grubu, c grubu.. Allah’a inanan herkes için iman çok önemli, bağlayıcı, bir araya getirici, birleştirici bir faktördür.
- Gönülleri birbirine ısındırmak çok zordur. Kalbleri telif edecek, insanları birbirine sevimli kılacak ve dostluk köprülerinin kurulmasını sağlayacak olan sadece Allah’tır. Nitekim, İlahî Kelam’da “Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin, yine de onların kalblerini birleştiremezdin; fakat, Allah onları birleştirdi. Çünkü O Aziz’dir, Hakîm’dir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).” (Enfal, 8/63) buyurulmuştur. Evet, kalbleri birbirine ısındırmak, insanları bir araya getirmek ve onlardan bir vahdet örgülemek için dünya dolusu altın, gümüş sarf edilse yine de yeterli olmaz. Onun vesilesi ihlasla Allah’a teveccühtür.
- Hazreti Üstad’ın ifade ettiği gibi, bizim ittifak ve ittihadımızı gerektiren pek çok sebep var: Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, dinimiz bir; bir, bir, bir Bine kadar bir. Bütün bu birler bizim bir ve beraber olmamızı gerektiriyor. Önemli olan insan vicdanının bunu duymasıdır. Zira bu birlerin vicdan tarafından duyulması ve hissedilmesi ölçüsünde birlik ve beraberlik yakalanır. Fakat, maalesef, bu çok önemli ortak noktaları kâle almadığımızdan dolayı bir kopukluk ve dağınıklık yaşıyoruz.
- Allah’ta, Peygamber’de, Kitap’ta, ehl-i secde olmada birleşme esas olduğu halde bazıları -ci, -cu, meşrep, mizaç, mezâk, yol, yöntem ve sistemini öne çıkardığından dolayı değişik ihtilaf ve iftiraklar meydana geliyor. Bu da Cenâb-ı Hakk’ın tevfikinin kesilmesine sebebiyet veriyor.
- Vifâk ve ittifaka engel olan hususlardan biri de bazı kimselerin pragmatist ve makyevalist hareket etmeleridir ki bu düşünceler bizim ruh ve mana köklerimiz açısından merduttur.
- Ülkemiz gulyabanilerle kuşatılmış gibi İçinize sürekli fitne pompalıyorlar. Belinizi doğrultmamanız için lazım gelen her şeyi yapıyorlar. Mütedahil daireler halinde fitne örgütleriyle kuşatılmış bir ülke.. analar dolu olsa ve o analar sağlam evlatlar doğursa bile!.. Çevreyi doğru okumak çok önemlidir. Buradan meydana gelebilecek tsunamilerin neye sebebiyet vereceğini hesap etmemiz lazım. Değişik ihtimallere karşı on tane stratejimizin olması lazım.
- Bir sulh süreci yaşanıyor. Bu meseleyi böyle yürekten isteyen insanlar samimi istiyorlar, “olsun” (diyorlar). Hiç kimse kan dökülmesini istemez. Kime sorarsanız sorun bunu, hiç kimse kan dökülmesini istemez. Belki bazıları yol yöntem farklılığını, farklı stratejiler olması lazım geldiğini düşünebilir ama hiç kimse kan dökülmesini istemez. Biz de onun talibi olmalıyız: Kim öyle bir sulh-u umumiyi gerçekleştirmek istiyorsa, bence, esbabıyla, gerekli olan argümanlarıyla, onun talibi olmalıyız.
- Bu konuda çok ciddi firasete, kiyasete, fetanete ihtiyaç var.. çok ciddi bir diplomatik düşünceye ihtiyaç var. O insanları düşünce dünyalarının arka planıyla dosdoğru okumaya ihtiyaç var. Takıyyecinin takıyyesini de hesaba katmak lazım. Elli türlü hile ve hud’aya göre planlarını yapmış insanları hesaba katmak lazım. Bunun için de ortak akla ihtiyaç var. Şu yapılan şey de, hani insanların hissiyatını ölçme, değerlendirme, tartma, ne diyorlar ne ediyorlar (ona bakma için) âkılûn grubu makul sayılabilir, mahzuru yok, onu tenkit etmeye de gerek yok.
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.