320. Nağme: “Allahım, istidatlarımıza yeni yeni inkişaflar lütfeyle!”
Şair, “Herkesin istidadına vabestedir âsâr-ı feyzi / Ebr-i nisandan ef’i sem, sadef dürdane kapar.” (Mîrî) der. Evet, ahz ü atâ (alma ve verme), kabiliyetlere göre cereyan eder; nisan yağmurundan yılan zehirini, sadef de incisini alır.
Marifet açısından da kimileri nazarî bilgide ve taklidî imanda takılıp kalırlar, zira istidatları ondan ötesine yürümeye müsait görünmez. Kimileri de seyr u sülûk-i ruhânîlerinde öyle bir mertebeye ulaşırlar ki artık her yerde yalnız Bir’i görür, Bir’i bilir, Bir’i söyler, Bir’i çağırır, Bir’e yönelir ve O’ndan başkasına iltifat etmezler. Ahmedî, bu mertebeyi kendi idrak ve zevki açısından şöyle seslendirir:
Vârımı ol dosta verdim hânumânım kalmadı,
Cümlesinden el yudum, pes dû cihânım kalmadı.
Çünkü hubbullah erişti çekti beni kendine,
Açtı gönlüm gözünü, artık humârım kalmadı.
Aynı tevhid açılıp hakka’l-yakîn gördüm ânı,
Şirki sürdüm aradan, şekk ü gümânım kalmadı.
Çokları bu “istidat ölçüsünde inkişaf” meselesini değişmez bir kural gibi yorumlar; insanın kabiliyet çeperini aşamayacağını düşünür ve meseleyi sadece yetenekten ibaret görür. Cenâb-ı Hakk’ın âdiyat üstü tasarrufları hesaba katılmazsa bu düşünce doğru gibidir; ne var ki her varlığın kendi istidadıyla kayıtlı bulunmasının yanı sıra, Mevlâ-yı Müteâl’in bir ihsan-ı ilahî olarak bahşedebileceği lütuflar da her zaman söz konusudur.
Bu düşünceyle, Fethullah Gülen Hocaefendi, değişik zamanlarda “Allah’ım, bize bizi aşan istidatlar ve o istidatlarda inkişaflar ver” diye dua ettiğini dile getirmiş ve dostlarına da bu duayı tavsiye buyurmuştu. Allah’ın izin ve inâyetiyle istidatların aşılabileceğine, yetenek ve kabiliyetlerin geliştirilebileceğine inandığını ifade etmiş; konuyla ilgili olması açısından kader, kaza ve atâ hakikatlerine dikkat çekmişti.
Fethullah Gülen Hocaefendi, geçtiğimiz gün bir kere daha bu konuya vurguda bulundu; “Cenâb-ı Hak, her birimize bir istidat takdir buyurmuş. Biz iradelerimizin hakkını verirsek, kulluğumuzu bir aşkınlık içinde götürürsek, onun rahmetinden ümit ediyorum, bizim istidatlarımızı da değiştirir, genişletir ve geliştirir; sonra da mahiyetlerimizi yeniden onların üzerine örgüler.” buyurdu.
Hazreti Üstad’ın,
Eğer mizan istersen: İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer.
Birbiriyle kıyası: Bir çekirdek, bir şecer.
Def’aten verdi semer, o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber.
Cezîretü’l-Arabda, fahm (kömür) olmuş fıtratları kalb etti elmaslara, birden bire serâser,
Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver.
sözlerine imada bulunarak Hazreti Ömer (radıiyallahu anh) efendimizin istidadındaki inkişafları hatırlatan Hocaefendi, insanın peygamberâne bir azim ve ceht içinde olması gerektiğini, her zaman himmetini âli tutması lazım geldiğini ve istidat konusunda da şu mülahazalarla dua edebileceğini belirtti:
“Allah’ım, Sen istidatları daha da inkişaf ettirebilirsin. Senin ‘kader’inin yanında ‘kaza’n ‘kaza’nın yanında da ‘atâ’n vardır. Kaza buyuracağın şeyleri atânla değiştirebilirsin. Bize nâmütenâhî istidatlar bahşeyle! İstidatlarımıza yeni yeni inkişaflar lütfeyle! Bizi her şeyi daha doğru okumaya, daha doğru değerlendirmeye muvaffak eyle!”
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.