445. Nağme: İzzetle yaşamalı ve hizmet ederken ölmeli!..
- O’na yöneldiğimiz, ruhumuzun ufkuna doğru kanat açıp bir üveyk gibi yükseldiğimiz zaman bir hizmet başında olmalıyız.
Hizmet felsefemizde maddî silaha hiç yer olmadı, olamaz
- Hazreti Halid, son anlarını yaşarken “Ey Yermük, ey Mute, ey Halid’in günleri.. geçin gözümün önünden birer birer!..” der; bir fırtına gibi arkasından koşup durduğu ölümü yatakta karşılıyor olmaktan dolayı inkisarla kıvranır; hıçkıra hıçkıra ağlayışını görüp “Neden ağlıyorsun?” diyen bir sahabîye şöyle cevap verir: “Vücudumda bir para kadar yara almadık yer kalmadı. Senelerce i’la-yı kelimetullah yollarında ölüm kovaladım. Fakat, görüyorsunuz, şimdi eli kolu bağlı, yatakta ölüyorum.” O büyük kahraman rahat döşeğinde ölmeyi kendi adına bir utanma sebebi sayar. Evet, koşarken ölmek.. bir hizmetin başındayken Allah’a yürümek, kanatlanmak!..
- Maddi kılıç kınına girmiş. Sizin hizmet felsefenizde topun, tüfeğin, kılıcın, kalkanın yeri yok. Siz onları kendi düşünce mezarlığınıza gömmüşsünüz çoktan. Onun için silahlı harekete karşı fevkalade duyarlı olmuş ve toplumu uyarmışsınızdır o mevzuda.
- Kur’an’ın elmas düsturlarıyla, akl-ı selim, hiss-i selim ve ruh-u selimin dinamikleriyle, gerçek insan olmanın gerektirdiği şeyler ne ise, o mesajı sunarak -ki ona isterseniz “meseleyi evrensel insanî değerler yörüngesinde götürme” diyebilirsiniz; “insana kendi gerçek değerini hatırlatma yolunda hareket” diyebilirsiniz; “insana bir kere daha ahsen-i takvime mazhariyetini hatırlatma hizmeti, felsefesi, düşüncesi” diyebilirsiniz- işte o istikamette bir hareket halindeyken öteye yürümeli.
- Kulluklardan sıyrılmanın yolu Allah’a samimi kulluktan geçer. Günümüzün insanının, hatta mü’min suretindeki nifaka yelken açmış insanların, kaybettikleri alan da işte bu alandır. Bir türlü şeye kulluk yaptıklarından dolayı yürekten Allah’a kul olamıyorlar.
- İnsanı mutlak huzura kavuşturacak iksir “tevhid”dir.
İzzet, Allah’a, Rasûlü’ne ve Mü’minlere aittir
- Siz hizmet ederken, dokunacak ve incitecekler; çünkü, ehl-i dünya alternatif istemez. Bütün meziyetlerin kendilerine mal edilmesini ister. Onlara karşı da -incinebilirsiniz- ama gönül koymayın. Nâilî-i Kadîm gibi deyin:
Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı yâ Rab şâd olsun
Benimçün nâmurâd olsun diyenler bermurâd olsun. - Muvakkat, bir-iki günlük mutluluk için yol yön değiştirmek kaypaklık ve muhakemesizliktir. Öyle olmaktansa izzetle ölmek daha iyidir.
- Münâfıkların önderi Abdullah İbn Übey İbni Selül idi. Peygamberimizin hicretinden önceki liderlik konumu sarsıldığı için, ömrünün sonuna kadar O’nu çekemedi. Her fırsatta mü’minler arasında fitne çıkarmaya çalışır, onların kuvve-i maneviyelerini kırmaya uğraşır, günümüzdeki moda tabirle sürekli algı operasyonları yapardı. Kendisinde izzet ve mü’minlerde zillet tevehhüm eden baş münafık ve hempalarının bir halini Kur’an-ı Kerim şöyle anlatır:
يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
“Hem derler ki, ‘Medine’ye bir dönelim; göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır.’ Oysa izzet, Allah’ın, Rasûlü’nün ve mü’minlerindir. Ne var ki münafıklar bunu bilmezler.” (Münâfikûn, 63/8)
Bir Mü’min, münafık karşısında asla boyun eğmez!..
- Tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde dünden bugüne olagelen şeyler hep olagelmiştir; bugün de olacak bunlar, yarın da olmaya devam edecektir. Öyleyse bize, durduğumuz yerde sâbit-kadem olmak düşer.
- Son ferdine kadar.. Herkesi ifnâ etseler, en son fert bile orada yine merhum Kutup gibi diyecek ki: “Bir mü’min katiyen bir münafıktan özür dilemez!..” Bir mümin bir münafıktan özür dilemez.. ayağına gitmez.. temennada bulunmaz.. “Senin dediğin gibiymiş!” demez.. değişik yâvelere düşmez!..
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.