Paralel yapılanma var mı? Cemaat devlete sızdı mı? ‘Örgüt’, ‘çete’ iddialarının iç yüzü nedir?
Fethullah Gülen Hocaefendi ve temsil ettiği düşünce, tarihsel olarak bu kültürün ve medeniyetin içinde kök salmış bir yaklaşımdır. Daha da vurgulamak gerekirse “Hizmet Anadolu’nun çocuğudur”. Dışarıdan bu topraklara gelmiş değildir. Dolayısıyla toplumumuzun her kesiminden insanların bu değerlere ve prensiplere gönül vermesi, destek olması hakkıdır ve meşrudur.
Hizmet hareketi 40 yıldır eğitim faaliyetleri yapmaktadır. Onun kültür ve eğitim havzasında yetişmiş ve hayatın her kesimine dağılmış kişiler olduğu gibi devletin değişik kademelerinde de insanların mevcudiyeti gayet normaldir. Hizmet gönüllülerinin bazıları özel sektörde çalışmayı seçerken bazıları da kamu sektöründe çalışmayı tercih edebilir. Bu vatandaş olmaktan kaynaklanan tabii bir haktır ve paralel bir hiyerarşi oluşturulduğu anlamına gelmez. Bu mantıkla her dünya görüşü ve ideoloji mensupları hakkında devlette paralel bir yapı oluşturdukları iddiasıyla soruşturma açılabilir. Oysa devlette esas olan hukuktur. Eğer illegal işlere karışan kişiler olursa somut deliller ışığında soruşturulmalıdır.
Bu açıdan devlet bürokrasisinde de Hizmet hareketine gönül vermiş insanların olması gayet doğaldır. Bürokraside, kişiler mensup oldukları inanç, kültür, hayat tarzı ve tercihlerine göre tasnif edilip ötekileştirilemez. Bu kişiler ait oldukları kimliklerle değil, yaptıkları işlerin yasa, hukuk ve teamüllere uygunluğuna göre değerlendirilmelidir. Kaldı ki kanun ve yönetmelikler çerçevesinde kendi devletinde görev yapmanın ‘devleti ele geçirme’ veya ‘sızma’ şeklinde algılanması insafsızlık olacaktır.
Sivil bir hareket olan Hizmet, toplumu devlet üzerinden kontrol etmeye çalışmaz. Dolayısıyla devletin bazı noktalarına yerleşip ‘paralel yapı’, ‘örgüt’ ya da ‘çete’ oluşturmasına gerek yoktur. Bu tür ithamlarla adeta PKK masumlaştırılırken, onlardan boşalan ‘çete’ ve ‘örgüt’ tanımına Hizmet hareketi yerleştirilmektedir. Böylelikle dikkatler adeta bölünme yoluna doğru ilerleyen çözüm(!) sürecinden ve PKK’nın Güneydoğu’daki varlığının etkin hale gelmesinden Cemaat’e doğru kaydırılmış olmaktadır. (MGK toplantısında da bu açık bir şekilde görülmektedir. Her zaman birinci gündem maddesi olan “PKK ile mücadele” yerine artık “paralel yapılar ile mücadele” getirilmiştir.)
Hizmet hareketinin yarım asırlık tecrübesi ve teamülleri ortadadır. Bu zaman zarfında Hareket hep sivil/sosyal alanda kalmış ve sivil toplum hareketi dinamikleriyle devletten taleplerde bulunmuştur. Söz konusu talepler ise Abant Platformu ve benzeri toplantılarla yapılan “ortak akıl arayışları”nın birer neticesidir ve farklı toplum kesimlerinin uzlaşması sonucu ortaya çıkmıştır.
Demokrasinin geldiği en ileri nokta “katılımcı ve müzakereci demokrasi”dir. Bu bağlamda, tıpkı diğer sivil aktörler gibi Hizmet de kamu otoritelerinden taleplerde bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki, meşru taleplerde bulunan sivil toplum hareketleri demokrasinin sigortasıdır. Bir sivil toplum hareketi olan Hizmet, devletten özgürlük, adalet, güvenlik hizmetlerini demokratik bir şekilde sunmasını bekler. Bunun dışında herhangi bir ayrıcalık talebi yoktur.
- tarihinde hazırlandı.