Gülen Hareketi’nin Hıristiyanlık misyonerliği yaptığı iddiaları doğru mudur?
Diyalog, evrensel barışı temin etmek gayesiyle dünya çapındaki bütün din mensuplarıyla, farklı etnik kökenden insanlarla yürütülen bir barış ve uzlaşı faaliyetidir. Sadece Hıristiyan olan kişilerle yapılan bir faaliyet değildir.
Diyalog faaliyetlerinde farklı din mensupları arasında ayrım gözetilmediğini Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle belirtmektedir: “Diyalogda herhangi bir din mensubunu diğerine tercih etmek, aklımıza gelmez. Hz. Ali Efendimiz (r.a.), ‘İnsanlar içinde Müslümanlar dinde kardeşlerimiz, diğerleri insan olarak kardeşlerimizdir.’ sözüyle herkesi en azından insan olmada kardeş ilan etmektedir ve herkes, Allah’ın yarattığı kulları olarak insan kardeşlerimizdir. […] Şu anda, İslam ve Hıristiyanlık, dünyada en fazla müntesibi olan iki dindir. Budizm ve Hinduizmin de çok sayıda müntesibi vardır. Yahudilik, müntesiplerinin sayısı itibariyle küçük gibi görünse de, etkilidir. Dolayısıyla, âhir zamandaki evrensel bir dirilişin, sulhun ve barışın bu dinler arasında, önce ortak noktalarda başlayacak bir diyalogdan geçeceği bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Böyle bir diyalogda geç kalındığı bile söylenebilir. Biz, kendi değerlerimizden şüphe etmiyoruz ve kimseye iltihak teklifinde bulunmadığımız gibi, kimsenin aklından da bize böyle bir teklifte bulunmak geçmiyor.”
Müşterek noktaların daha çok olması nedeniyle öncelikle Ehl-i Kitap kabul edilen Hıristiyanlar ve Yahudiler ile başlanmış, zamanla diğer din mensupları da diyalog faaliyetlerine dâhil edilmiştir. ‘Kültürler arası diyalog’ denilerek kapsam genişletilmiş ve semavi dinlerin dışındaki diğer inanç mensuplarının da bu faaliyetlere dâhil edilmesi düşünülmüştür.
Diyalog çalışmalarının Hıristiyan misyonerlik çalışmalarıyla ilişkisi olmadığını Fethullah Gülen Hocaefendi şu sözlerle ifade ediyor: “Vatikan’da ya da başka yerlerde yürütülen bu tür faaliyetlerin, bizim hoşgörü ve diyalog hareketiyle bir alakası yoktur. Ne benim, ne de benimle beraber bu hareketi benimsemiş arkadaşların katiyen bir başkasının dümen suyunda olması söz konusu değildir. Bizim diyalog ve hoşgörü hareketimiz tamamen Türk milletine aittir ve Türkiye orijinlidir; diyalog faaliyetlerini kendi maksatları doğrultusunda yapanlara eklenmiş değil, aksine ‘onlar yapıyorsa biz neden yapmayalım, onlarla müşterek programlar planlayarak kendimizi ifade yollarını neden aramayalım’ mülahazalarından doğmuştur.”
Diğer din mensuplarıyla “kendiniz olarak” ilişki ve irtibat kurmak, ortak projeler yapmak başkadır; misyoner olmak farklıdır. Birinde siz kendinizken, diğerinde siz yoksunuzdur. Hizmet Hareketi yaptığı diyalog faaliyetlerinin hiçbirisinde ‘kendi’ olmaktan vazgeçmemiştir.
İddia edildiği gibi bir misyonerlik faaliyeti olsa Hizmet’e gönül vermiş milyonlarca insan içinde (iddia edilen) bu faaliyetlerle Müslümanlığı bırakıp da Hıristiyanlığı seçmiş bir tek kişi bile olsa gösterilmesi gerekmez miydi? Zira misyonerlerin tek hedefi Hıristiyanlığın yayılmasını temin etmektir.
Diğer bir noktadan bakmak gerekirse Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bütün bir ömrü boyunca neyi konuştuğu, neleri yaptığı ve ne tür projelere destek verdiği kamuoyu nezdinde aşikârdır. Misyonerlik yapan bir insanın bu minvalde bir değil bin cümlesi olması gerekirken, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hiçbir konuşmasında/eserinde Hıristiyan misyonerliğini ifade eder tek bir cümle, hatta en ufak bir ima dahi olduğunu bugüne dek kimse gösterememiştir.
- tarihinde hazırlandı.