"Fethullah Gülen Hareketi, cemaate yönelik tenkitlere hoşgörüsüz deniyor." Bu doğru mudur?
Soru: "Cemaat mensupları günlük söylemlerinde hep hoşgörü diyorlar, ama Fethullah Gülen ve cemaate yönelik eleştirilere karşı oldukça hoşgörüsüzler. Cemaat güçlendikçe hoşgörü ve uzlaşma gibi prensiplerini terk ediyor, uygun görmediği insanları dışlıyor, uygun gördüğü şeyleri ülkeye ve topluma dayatıyor. Zaten Gülen'in hoşgörü kavramını daha çok 1994'ten sonra dile getirmesi cemaatin menfaatleri gereği uyguladığı bir taktikti" eleştirisi tamamen haksız mıdır?
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, Fethullah Gülen'in yıllardır vaazlarında ve konuşmalarında dile getirdiği hoşgörü ve tolerans kavramları bir "söylem"den ibaret değildir.
Tam tersine, Fethullah Gülen’in düşüncesinde bu kavramlar bir Müslüman’da olması gereken en önemli vasıflardandırlar. Dolayısıyla Gülen için hoşgörülü olmak ve başkasına tolerans göstermek/tahammül etmek sadece belirli dönemlerde uygulanacak konjonktürel şeyler değildir. Bunlar, şartlar ne olursa olsun, bir Müslüman’ın hayatının sonuna kadar uyması gereken prensiplerdir.[1]
İnsana saygı göstermenin "Allah’a saygı" demek olduğunu ifade eden Gülen; bu düşüncesini şöyle anlatmaktadır: "İnsanı, insan olduğu için sevmek ve saygılı olmak; Yaratıcıya saygılı olmanın ifâdesidir. Yoksa kendi gibi düşünenleri sevmek ve saymak, samimi ve insanca bir sevgi ve saygı değil, bir bencillik ve insanın kendi kendini putlaştırması demektir."[2] Yine baska bir yerde de "Bir insanın konumuna saygı, hayat görüşüne, hayat tarzına, inancına, düşüncesine, hayat felsefesine, siyasi anlayışına saygı demektir. İnsana saygı, dolayısıyla Allah’a saygıdır." diyerek insana saygıyı ve hoşgörüyü şartlara bağlı bir durum olarak değil, bu dünyadaki sebep-sonuç ilişkilerinin çok ötesinde ilahi bir kaide olarak kabul etmiştir. Ve bu kabulleniş de Yaratan’a saygı çerçevesinde ele alınarak bir nevi bir ibadet, bir kulluk zorunluluğu şeklinde ele alınmıştır. Sadece Gülen’in bir çıkış noktası olarak ele aldığı bu kaide bile O’nun hoşgörüsüz olduğu iddiasının ne kadar desteksiz olduğunu göstermeye yetecektir. (Demek ki biz anlatamamışız... iktibası) Yapılan tüm insaflı eleştirilere karşı herhangi bir hoşgörüsüzlük olduğunu söylemek Gülen’e karşı büyük bir insafsızlıktır. Zaten bu eleştirilerden istifade edildiğinin pek çok örneği vardır.
Ancak, yalan, iftira ve karalamaya yönelik propagandaya karşı hareketin elbette kendini savunmaya hakkı vardır ve bu asla bir hoşgörüsüzlük olarak değerlendirilemez. Bu tür çabalara hoşgörü gösterilmesini de hiç kimse bir başkasından bekleyemez.
Örnek olarak "Gülen’in Hedefi Şeriat Devleti"[3] başlıklı bir habere tepki gösterilmemesi veya tekzip yayınlanmaması başta devletine olan sevgisini her fırsatta dile getiren Fethullah Gülen’in kendisi ile çelişmesi olmaz mı? Ve bu habere tepki vermemek başta bu devletin bekasını sağlamakla görevli resmi kurumların da tepkisini çekmez mi? Nitekim tekzip yayınlandığında bile bu haberlerin hakkındaki davalarda kanıt olarak kullanıldığı düşünülürse, aksi bir durumun resmi makamlar tarafından bu tür iftira ve yalanlamalari kabul anlamına geleceği düşünülmez mi?
Diğer bir zaviyeden de iftiralara veya yalan haberlere ses çıkarmamak hareke sempati duyan veya bizzat gönül verenler nezdinde de hareketten soğuma veya cephe almaya yol açma ihtimali doğurmaz mı? Örneğin "Türk Tarikatı CIA'ya Çalışıyor"[4] veya "Öcalan'dan Gülen'e Zeytin Dalı"[5] başlıklı haberlerin yalan olduğu bilindiği halde bile tekzip edilmez ise bırakın harekete muhalifler tarafından zan altında bırakılmayı bizzat harekete gönül verenler tarafından inandıkları değerlerden bir sapma, bir inhiraf olarak algılanıp harekete karşı tavır almaya sebep olmaz mı?
Evet, bazı insanlar hoşgörü kavramını yapılan her türlü ağır eleştiri ve haksız ithama sessiz kalmak olarak algılıyor olabilir ama bunlara cevap verilmemesi halinde de hem içeriden hem de dışarıdan "Sükut ikrardandır" veya "Sustular, çünkü haksızlar" ithamlarına maruz kalma ihtimali de çok büyük değil midir?
Hareketin höşgörü ya da uzlaşmadan saptığı yoktur. Sadece geçmişte uğradığı haksızlıklara karşı çıkardığı ses geçmişte fazla duyulmazken, bugün gerek medya vasıtasıyla gerekse hareketin felsefesini kabul eden insanların sayısının çoğalmasındandır ki iftira, yalan ve karalamalara karşı sesi çok daha gür duyuluyor. Bundan daha doğal bir şey de olamaz. Yani yalana, iftiraya sapanların gittikçe zorlanacakları bir döneme doğru gidiyoruz ki bundan da namuslu ve dürüst insanların endişe duymasına gerek yoktur.
[2] Sızıntı, Mayıs 1980, Cilt 2, Sayı 16
[3] Cumhuriyet, 3 Nisan 1996
[4] Hürriyet, 16 Aralık 2002
[5] Vatan, 8 Aralık 2010
- tarihinde hazırlandı.