Dirk Ficca, Fethullah Gülen Hocaefendi'yi anlatıyor
Modernite ile dinî geleneği sentezliyor
Her dinî ve manevî geleneğin bir Fethullah Gülen’i olması gerektiğini düşünüyorum.
Öyle bir kimse olmalı ki, bir yandan, hiçbir pazarlığa girmeden dinî geleneğin özüne sıkı sıkı tutunuyor, bir yandan da, o geleneği yaşayan kimselerin, zaman ilerledikçe ve insanın idraki genişledikçe, geleneklerini yeni bağlamlarda ifade edebilmesine ışık tutuyor olsun.
Tarih içerisinde, İslam dünyasının bugünkü konumunda, İslam dünyasının kayda değer bir çoğunluğu için, Hocaefendi işte bunu yapıyor. Hatta bu, farklı inançlara sahip insanlara bile taşabiliyor.
Sayın Fethullah Gülen’in İslamiyet’e karşı oldukça geleneksel bir teolojik yaklaşımı var. Bu geleneksel yaklaşımının yanında, İslamiyet’in hiç değişmeyen temel özelliğini, bir barış hâli olarak ifade etmesini de çok dikkat çekici buluyorum.
Kendisi, bunun isteğe bağlı bir seçim olmadığını, geleneksel İslam öğretilerinin özünde bu anlayışın olduğunu ifade ediyor.
Müslümanların, İslam’ı kucaklayan ve kucaklamayan bütün insanlara karşı merhametli, nezaket dolu ve adaletli davranması gerektiğini söylüyor.
İslamî geleneğe dair bu iki öğretisini ve onun İslam dinine getirmiş olduğu yorumu oldukça kayda değer buluyorum.
Aynı zamanda, Sayın Gülen, moderniteden de kaçmıyor. İnsanların, salt dinî bilgi haricindeki bilgilere de sahip olabileceğini, yaşadığımız dünyayı her şekilde tanımamız gerektiğini, insan olmanın genel manasını öğrenmemiz gerektiğini anlatıyor.
Bunların da Yaradan’a karşı olan değerlerimiz, bakış açımız ve ilişkimize dair dinin sunmuş olduklarıyla çelişmediğini söylüyor.
Modernite ile dinî geleneği entelektüel açıdan güvenilir ve inanılır bir şekilde sentezlemiş olduğu için kendisine büyük hayranlık duyuyorum.
Hocaefendi’nin yazılarından yola çıkarak, İslamiyet’te diyaloğun ekstra bir unsur değil, temel bir bileşen olduğunu, geleneğin özünden geldiğini, isteğe bağlı bir şey olmadığını açık bir şekilde anlayabiliriz.
İslam tarihinin büyük bir bölümünde, dinlerarası diyalog korku veren bir kavram olarak değerlendirilmemiştir.
Onlarda, farklı geleneklerden insanlarla ilişkiler geliştirip bir şeyler öğrenmenin zamanla onları yok etmeyeceğine dair bir nevi dinlerarası ve felsefî bir özgüven var olmuştur. Aynı şeyi, şimdi de Hizmet Hareketi gönüllülerinde görüyorum.
Hizmet Hareketi’nin, İslamiyet üzerine bir eğitim yerine, genel bir eğitime odaklanan okullar kurması harika bir şey bence.
Dinî eğitimin yeri çok başka kesinlikle ve Hizmet de bunun farkında. Ancak eğitim konusuna gelince, daha genel bir eğitim ihtiyacı hâsıl oluyor. Bütün bu okulların da bu tarz bir eğitime odaklanmasını kayda değer buluyorum ve Hizmet ile dünya üzerindeki diğer toplumlar arasında köprüler oluşturduğuna inanıyorum.
Dirk Ficca kimdir?
Chicago şehrinde Presbiteryen Kilisesi Papazı. Chicago Dünya Dinler Parlementosu Kurulu Yöneticisi. Aynı zamanda, Chicago Şehir Merkezi Dinler Arası Açılım Projesi'ni yönetiyor. DePaul Üniversitesi , Lüteriyen Din Okulu ve Garrett Evangelical İlahiyat Fakültesi'nde ders veriyor.
- tarihinde hazırlandı.