Hayat Çekirdeği
Evet, insana bahşedilen hayat bir çekirdek, bir tohum mesabesindedir. Bir tane tohum veriliyor ve deniliyor ki “Çok dikkatli kullan bunu, ondan meyve de alabilirsin, onu çürütebilirsin de. Dünyevî ve uhrevî hayatının saadeti, bu tohumun çok iyi değerlendirilmesine, nemalandırılmasına bağlı.” Kendisine verilen bu tohumun suyuna dikkat eden, toprakta onun için kuvve-i inbâtiye arayan, güneşe temasını hesaba katan ve hatta kuşların gelip gagalamasına karşı dahi çareler arayan, sonunda cennet meyvesi yiyecektir. O tohum için gerekli bakım görümü yapmayanın elinde de, olsa olsa cehennem zakkumu kalacaktır.
Hastane, insanları seyredip kendimce dersler çıkarmama da vesile oldu. Onların da inancı vardır, istavroz çıkaranlar gördüm; fakat çoğunlukla çehreler kara kara, sönük, renk atmış ve matlaşmış bir vaziyetteydi. Bunun arkasında hayat sevgisi, uzun yaşama isteği, kendini hiç ölmeyecekmiş gibi zannetme hissi ve altmışına yetmişine ulaşan yaşı “Acaba seksen doksan yapabilir miyim?!” telaşı seziliyordu. Oysa insan ehl-i iman olunca, “Ne yapalım yani, üç adım sonra ‘Çık!’ diyeceklerine şimdi ‘Çık!’ diyorlar, ne fark eder” diyor. Ahirete inanmanız ve ölümü daha başından mukadder kabul etmeniz o türden bütün sıkıntı ve endişelerinize çare oluyor.
Allah (celle celâluhû) ondan ebeden razı olsun, Üstad ne güzel söylemiş: “İman hem nurdur, hem kuvvettir.” Bu söz artık bizim tabiatımız olmuş, slogan değil. İmanın gücü içimize girmiş, bir trafik memuru gibi duygularımızı yönlendiriyor. Duygularımızın trafik memuru... Ne büyük bir nimete mazhar olmuşuz bu küfür ve dalâlet asrında!...
Bu nimet bir şükür ister. Hakkım olsa, onlar da istiskal etmeseler ve ben de doğru ifade edebilsem, arkadaşlarımdan, kardeşlerimden imanın güzelliklerini başkalarına da duyurma heyecanını canlandırmalarını isterdim. Yani otursunlar kalksınlar, çevrelerinde dîn-i mübîn-i İslâm’a bağlı ve onu neşretme adına bir heyecan, sönmeyen bir heyecan uyarsınlar. Bunun dışındaki her şeyi fuzulî ve gereksiz görsünler ve göstersinler. Bizim kaybettiğimiz şey İslâmî aşk ve heyecandır. Yıkılışımızın arkasında o vardır.
Yanlış anlaşılmasın, İslâmî heyecan, herhangi bir şeyi protesto etmek için bağırıp çağırma, yakıp yıkma, kin ve nefret besleme değildir. İslâmî heyecan, hiç yorulmadan, hiç duraklama yaşamadan sürekli gönlünün ilhamlarını başka sinelere boşaltma; ye’se, ümitsizliğe düşmeme; Allah’ın yarattığı her kulu muhterem sayarak kim ve nerede olursa olsun -tek kişi kalmışsa bile- atını mahmuzlayıp ona da iman meşalesi götürme; götürüp çağı, konjonktürü ve muhatapları gözeterek uygun bir üslûpla herkesin iman nuruyla aydınlanması için gayret göstermedir.
- tarihinde hazırlandı.