İrşad Erlerine
Efendimiz (sav), hayatı boyunca bir defa hac yapmıştır. Ama bütün hayatı, tebliğ ve irşadla geçmiştir.
Allah'ın ihsan ettiği nimetlere muvafık iş yapmayanlar, çeşmelerini kurutmuş olurlar.
Bazı gözyaşları, pek çok gönlün fethedilmesine vesile olabilir.
Büyüklük, büyük işler ve büyük plânlarda değil, insanın rıza-yı ilâhîye gözünü dikmesi ve Allah'ın da, "Ben senden razıyım." demesinde aranmalıdır.
Sakın tohum atmayı hasat mevsimine bırakma; iki mevsimdeki gayretin de boşa gider!
İnanan bir insanın, inancını mutlaka amel zeminine koyması şarttır. İman ve amel kişinin duygularını baskı altına alınca, onun davranışlarında da istikamet belirmeye başlar.
Allah'ın arazisinde bizim tasarrufumuz, mîrî arazide şahısların tasarrufu gibidir.
İnsanı yaptığı hataları rahatsız ediyorsa, o kimse, günahı sevaptan tefrik edebiliyor demektir.
Muvaffakiyetin düşmanı refahtır, lükstür. Müslümanların muvaffakiyeti, ancak komando gibi basit yaşamakla mümkündür.
Çok yumurta ve civciviniz varsa, sakın hepsini bir sepete koymayınız..!
Tedbir kaderi değiştirmese de, neticede insanı kadere taş atmaktan kurtarır.
Hüsnüzan başka, hüsnüzan ve adem-i itimat başkadır... Bunların yerlerini tayin, erbâb-ı firâsetin işidir.
Tebliğde mühim olan, anlatılan mevzuun ihlâsa iktiranı ve hüsnükabul görmesidir. Hiç kimse, kendi seviyesinden üstün olanlara bir şey tebliğ etmeye çalışmamalı, zira aksûlamel yapabilir. Oğul, pederine, talebe hocasına, çırak ustasına, bir şey söylememeli. Ebû Talib'in, Efendimiz'i kabul etmemesi, üzerinde durulmaya değer bir mevzudur...
Ana ve baba, hiçbir şey için fedâ edilemez. Ama onlar "İslâm'a hizmet etme!" diyorlarsa, o zaman onlara bu yasaklarında itaat edilmez. Bunun dışında ana-babaya itaat eden, hayatında bereket bulur.
Mü'min, yeryüzünde emniyet ve güvenin temsilcisidir.
İnsan, haklı dahi olsa babasıyla tartışmamalı. Celâl sıfatı herkeste cüz'î, küllî vardır. Öfkelenme makbul değildir; ama o, terbiye-i Muhammediye ile terbiyelenirse, düşmanlara karşı vakar, mü'minlere karşı da tevazu şeklinde kendini gösterir.
İslâm düşmanı olan ve İslâm'a tecavüz eden neşriyat, mutlaka okunması gerekiyorsa, hiç olmazsa dikkatli okunmalıdır.
Kötülüğe kilitlenmiş şerir kimselere insanca davranarak şerleri önlenebilir. "İnsan, iyiliğin kölesidir." sözü hatırlanmalı...
Zâtî kıymetleri itibarıyla küçük insanlar, çevrelerinde hep şahsiyetsiz ve küçük adamlar bulundururlar. Bu sayede biraz olsun irtifâ kaydedeceklerini sanırlar.
Şeytan, çok defa hayatını irşad eksenli yaşamayanlar yoldan çıkarır. Emr-i bi'l-mârûf, nehy-i ani'l-münkeri olmayan kimseler, vahyin bereketinden mahrum kalır. Bu kimselerde kat'iyen ilham esintisi olamaz. Kitaplar yazabilirler, fakat yazdıkları yümünsüz, bereketsiz, karanlık şeylerdir. Emr-i bi'l-mârûf, nehy-i ani'l-münker yapan insanlardır ki, bunlarda her zaman ilham esintileri görülür. Onun içindir ki bizler, okuyacak, düşünecek ve herkese birşeyler anlatmaya çalışacağız ki, ruhumuz itibarıyla canlı kalabilelim.
Her mürşidin derdi bu zamanda sadece Allah'ın (cc) hoşnutluğu olmalı, hiçbir dünyevî duygu ve düşünce onun için gaye olmamalıdır. Bir mürşit şöyle düşünmelidir: "Şayet yolum bir gün Cehennem'e uğrasa, orada dahi âşina bir sîma bulup, hakkı ve hakikati anlatmalıyım." İşte, asrımızda ihtiyaç duyduğumuz ideal dâvâ adamının düşünce portresi.
- tarihinde hazırlandı.