İman Duygularımızın Trafik Memurudur
Önceki yıllarda rahatsızlığım sebebiyle gittiğim hastane, insanları seyredip kendimce dersler çıkarmama vesile oldu. Çoğunlukla çehreler kara kara, sönük, renk atmış ve matlaşmış bir vaziyetteydi. Bunun arkasında hayat sevgisi, uzun yaşama isteği, kendini hiç ölmeyecekmiş gibi zannetme hissi ve altmışına-yetmişine ulaşan yaşı "acaba seksen-doksan yapabilir miyim" telaşı seziliyordu. Oysa insan ehl-i iman olunca, "Ne yapalım yani, üç adım sonra çık diyeceklerine şimdi "çık" diyorlar, ne fark eder." diyor. Ahirete inanmanız ve ölümü daha başından mukadder kabul etmeniz bütün o türden sıkıntı ve endişelerinize çare oluyor. Allah ondan ebeden razı olsun, Bediüzzaman Hazretleri ne güzel söylemiş: "İman hem nurdur, hem kuvvettir." Bu söz artık bizim tabiatımız olmuş, slogan değil. İmanın gücü içimize girmiş, bir trafik memuru gibi duygularımızı yönlendiriyor. Ne büyük bir nimete mazhar olmuşuz bu küfür ve dalalet asrında!..
Bu nimet bir şükür ister. Hakkım olsa, onlar da istiskal etmeseler ve ben de doğru ifade edebilsem, arkadaşlarımdan, kardeşlerimden imanın güzelliklerini başkalarına da duyurma heyecanını canlandırmalarını isterdim. Yani otursun kalksınlar, çevrelerinde dîn-i mübîn-i İslam'a bağlı ve onu neşretme adına bir heyecan.. sönmeyen bir heyecan uyarsınlar. Ve bunun dışındaki her şeyi fuzulî ve gereksiz görsünler ve göstersinler. Bizim kaybettiğimiz şey İslamî aşk ve heyecandır. Yanlış anlaşılmasın, İslamî heyecan herhangi bir şeyi protesto etmek için bağırıp çağırma, yakıp yıkma, kin ve nefret besleme değildir. İslamî heyecan, hiç yorulmadan, hiç duraklama yaşamadan sürekli gönlünün ilhamlarını başka sinelere boşaltma; ye'se, ümitsizliğe düşmeme; Allah'ın yarattığı her kulu muhterem sayarak kim ve nerede olursa olsun tek kişi kalmışsa bile atını mahmuzlayıp ona da iman meşalesi götürme.. götürüp çağı, konjonktürü ve muhatapları gözeterek uygun bir üslupla herkesin iman nuruyla aydınlanması için gayret göstermedir.
- tarihinde hazırlandı.