Allah İçin Başla Allah İçin İşle Vesselam
Bir işe başlarken Besmele (Bismillah) ve Hamdele (Elhamdülillah) ile başlamak, işin bereketi adına çok önemlidir. Mü'minleri bu hususa teşvik eden ve metinleri birbirine benzeyen hadislerin Besmeleyle alakalı rivayetlerinde hem "ebter" hem de "akta" lafızları kullanılmıştır ki, bu iki lafız da güdük, kesik, bereketsiz manalarına gelmektedir.
Yani "İş diyebileceğimiz herhangi bir şey, Besmeleyle başlamazsa onun sonu gelmez, bereketi olmaz; başladığı gibi bereketsiz biter." demektir.
Diğer rivayette ise, "İş diyebileceğiniz herhangi bir şeye "Elhamdülillah" ile başlamadığınız zaman kesik ve eksik kalır; o da sonuçsuzdur" buyuruluyor. Bu durumda insanın aklına ister istemez "bir işe "Bismillah" diyerek başlasak, "Elhamdülillah" ile; "Elhamdülillah" ile başlasak "Bismillah" ile başlamamış olacağız. Bunları birbiriyle nasıl te'lif ederiz? Öyle olmalı ki, insan hem "Bismillah" desin, hem de "Elhamdülillah"ı unutmasın." sorusu geliyor.
Bu karışıklığı önlemek için selefin, ikisini cem eden bir âdeti vardır. Onlar hayırlı bir işe başlarken, "Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn" diyerek hem Besmele hakkındaki emri, hem de hamdele ile alakalı emri ve hükmü yerine getirmiş oluyorlardı.
Bu hadiste geçen bazı kelimelerden bir kısım ipuçları daha yakalamak mümkündür. Mesela, "Besmeleyle başlamayan iş ebterdir" buyuruluyor. Araplarda "ebter" daha ziyade nesli devam etmeyen kimseye derler. Nitekim As ibn Vâil, Efendimiz'e o küstahça ifadesiyle ebter demişti ki, Kevser Sûresi de bu münasebetle nâzil olmuştu. Allah bu sûrede Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e "Biz sana kevseri verdik. Öyle ise sen de, namaz kıl, kurban kes. Seni kınayıp ayıplayan ve hakkında çirkin söz söyleyen, ebterin ta kendisidir." (Kevser, 108/1-3) buyurmaktadır. O müşrik, Efendimiz'in oğlu olmadığından dolayı, nesli devam etmeyecek manasına ona "ebter" diyordu. Kelimenin bu manasından hareketle Besmeleyle başlamayan bir işin devam etmeyeceğini, bir yere kadar gitse de ondan tam netice anlamak mümkündür.
Besmele hakkında bildiğimiz şeyleri de düşünerek şunu söyleyebiliriz:
"Bismillah" her hayrın başıdır. Hangi hayırlı iş olursa olsun, mutlaka insanın "Bismillah" ile başlaması gerekir. "Bismillah" Allah'ın adıyla demektir. Allah'ın adıyla başlayan bir iş, meyveleriyle öbür âlemde de devam eder. Burada Allah adına yaptığınız şeylerden dünyevî netice alamasanız dahi işin bereketi öbür âlemde devam edip gitmektedir. Binaenaleyh, Besmeleyle başlanmayan iş, bir yere kadar gitse de belli bir yerde kalır ve daha ileriye gitmez. Mesela, Allah adına, hasbi ve ihlâsla çalışmayan herhangi bir kimse işini bir yere kadar götürse de sonuçta bir yerde kalır ve daha ileriye gitmez. Ancak Allah'a dayalı işlerdir ki, -burada her zaman olmasa da- öbür âlemde devam edip durur ve semereleri itibariyle katiyen kesilmez. Yani onun mütemadi bir yümün ve bereketi olur. Bunu anlamak için Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Allah adına, Besmeleli işine bakılması yeterlidir. Kâinatın Fahri, maddî hükümranlık, nübüvvet ve kalblere hâkimiyet vaadiyle gelmiş, kalblerin sevgilisi, kafaların da mürebbi ve musarrifi olmuştur. Allah adına olduğundan dolayı da o, gönüllere taht kurmayı bilmiş ve âlemin sevgilisi olmuştur. Ve O'nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hâkimiyeti dış yönüyle ism-i Zâhirin cilvesi olarak asırlarca devam etmiştir.
Biz hamd edenler ümmetiyiz
Her ne kadar yirminci asırda O'nun şahs-ı manevi olarak tam hâkimiyeti göze çarpmıyorsa da bir manada yeryüzündeki bütün sistemler Efendimiz'in getirdiği yümün ve bereketten istifade etmişlerdir/etmektedirler. Mesela, devlet ve devletçilik adına, işçi sınıfının haklarını koruma konusunda insanlığın O'ndan alacağı çok şey olduğu gibi kapital mevzuunun dengeli ele alınmasında da o tam bir rehberdir. Tarih boyunca O'nun getirdiği sistem -bu sistem bazen su-i istimal edildiğinden dolayı ifrat ve tefritlere girilse de- hep denge unsuru olmuştur. İşçi-patron münasebetini ilk defa ele alan Efendimiz'dir. İşçi-patron ilişkilerinin nasıl olması gerektiği hususu Avrupa'ya Endülüs yoluyla geçmiş olduğu düşüncesini paylaşan bir hayli ilim adamı vardır. İhtimal ondan sonra, muvazene kurulamadığından kavga ve anarşiye meydan açılmış ve peşipeşine ayaklanmalar olmuştur.
"Elhamdülillah"la başlama mevzuunda bir de "akta" tabiri vardır ki, bitik, kesik manalarına gelir. Ümmet-i Muhammed, Tevrat'ta "Hammâdûn" yani çok hamd edenler diye anlatılır. (Dârimi, Mukaddime, 2) Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de çok hamd eden ümmetin, "Muhammed" isminde çok hamd edilen, övülen, "Mahmud" isminde övgüye mazhar, "Ahmed" isminde ziyade öven, medheden ve hamd eden bir peygamberidir. Bundan anlıyoruz ki, "Hammâdûn" olan bir ümmetle "Muhammed", "Ahmed" ve "Mahmud" olan o ümmetin peygamberi arasında çok sıkı bir münasebet bulunduğu gibi bütün kitapları hülasa eden, "Elhamdülillah" ile başlayıp namazın her rekâtında tekrarlanan "Fatiha Sûresi" ile de ümmet-i Muhammed arasında ciddi bir münasebet var. Öyle ise bu ümmet hamd etmelidir; bu ümmetin ilk sözü hamd (Bkz.: Fatiha Sûresi, 1/1), cennete dahil oldukları zaman son sözleri de yine hamd olacaktır. (Bkz.: Yunus Sûresi, 10/10) Bundan dolayı burada işlerini hamd ile yürütmeyen, hamd ile başlatmayan bir insan için dünyada bu nimetler bitiverdiği gibi, ahiret adına bereketi de devam etmez.
Bunun için de dünyada "Besmele" ve "Hamdele" asla terk edilmemelidir.
- tarihinde hazırlandı.