Kur'ân'da Varlığın En Küçük Parçası
Hidrojen hariç, bütün atomun ortasında çekirdek, onun etrafında da hızla dönen elektronlar vardır. Hidrojen hariç, bütün atom çekirdeklerinde protonun yanı sıra mutlaka nötron da bulunur. Çünkü çekirdekte birden fazla proton bulunursa bunlar, pozitif yüklü, yani aynı yüklü oldukları için birbirlerini iterler. Bu durumda çekirdekteki nötronlar, protonların birbirlerini itmelerini önleyerek bağlayıcı rol oynarlar. Bu da protonlar, nötronsuz bir arada bulunamazlar demektir. Bunun tersi söz konusudur; nötronlar da her zaman protonlara muhtaçtırlar. Çünkü onlar da tek başlarına kaldıkları zaman 13 dakikada yarısı bozulmaya uğrayarak proton ve elektron çıkartırlar. Ancak çekirdek büyüdükçe proton ve nötron sayısı eşit olarak değil, nötron sayısı daha fazla olacak şekilde artar. Tabii herşeye rağmen bu artışın yine de bir sınırı ve ölçüsü vardır. Şayet nötron ve proton sayıları arasındaki fark, bu ölçüyü geçmişse atom çekirdeği kararsız bir durum arz eder. Kararsız bir çekirdek de kendi içinde meydana gelen radyoaktivite ile kararlı hale kavuşur.
Radyoaktif bozulma, sadece nötron-proton dengesizliğinden kaynaklanmaz. Bazen sadece proton sayısının yüksek oluşu da buna sebep olabilir. Çekirdeğinde 84 ve daha fazla proton bulunan elementler ne kadar çok nötrona sahip olurlarsa olsunlar kararsızdırlar. Bu kadar çok pozitif yük, atom çekirdeğinde devamlı tutulamaz. Çekirdek küçülerek kararlı bir duruma düşer. En istikrarlı atom hidrojen, en istikrarsız atom ise uranyum atomudur. Uranyum atomunun protonları, bulundukları yerde sürekli gürültü ve infilaklara sebebiyet verirler. Onun için atom bombasında da temel unsurlardan biri olarak uranyum kullanılmaktadır.
Uranyum, 238 atoma bir alfa parçacığı neşrederek proton sayısını 92'den 90'a, nötron sayısını da 146'dan 144'e düşürür. 90 protona 144 nötron biraz fazladır. Uranyum bu defa bir beta parçacığı neşreder ve proton sayısını artırır. Böylece yeni bir element olarak 91 numaralı sırada yerini alır. Bu işlem böyle devam eder ve nihayet uranyum, 82 numarada karar kılar. Lorent'e göre atomun çekirdeği ile elektronların arasındaki mesafe ve münasebet, adeta güneş manzumesinin bir minyatürü gibi küçük bir güneş sistemini andırmaktadır. Bir kısım kürelerin güneşin etrafında peykler halinde mütemadiyen dönmeleri gibi elektronlar da atom çekirdeğinin etrafında hareket etmekte ve dönmektedirler. Yani güneşin büyüklüğüne nazaran, dünya ile olan uzaklık mesafesi ne ise, atom çekirdeğinin küçüklüğüne nazaran elektronlar arasındaki uzaklık mesafesi de aynıdır. Elektronların hareketi, çekirdeğe olan uzaklıklarına göre değişir. Güneşe en yakın gezegen en fazla hıza sahip olduğu gibi çekirdeğe en yakın elektron da en yüksek hıza sahiptir. Elektronların çekirdekten uzaklıkları, 1 mm'nin milyonda biri kadardır. Böylece saniyedeki hızları 1000 km. ile 15 bin km. arasında değişen elektronlar, çekirdek etrafındaki minicik yollarında saniyede milyarlarca defa tur atarlar. O kadar ki onlar, güneş etrafında dönen gezegenlerden farklı olarak bir bulut manzarası arz ederler ve bu bulut içinde her an, herhangi bir yerde bulunma vasfı gösterirler. Elektronlar, çekirdeğin etrafında hızlı dönüşleriyle onu korumaktadırlar. Eğer bir tren, elektron hızıyla yol alabilseydi, bir saniye içinde İstanbul'dan Erzurum'a birkaç kez gidip gelebilecekti. İşte elektronların bu yüksek hızından dolayı atomların içi dolu gibi gözükmektedir. Maddenin içi dolu gibi gözüktüğü halde aslında boş olduğunu ilk defa keşfedip kitabına yazan büyük İslam alimi İmam Rabbânî Hazretleri'dir. Elektronların çekirdeğin etrafında dönmeleri esnasında adeta çepeçevre herşeyi saran tayfunlar, hortumlar ve fırtınalar meydana gelmektedir. Ama bütün bunlar, insanlar tarafından duyulmamaktadır.
Evet elektronlar, alabildiğine küçük olmalarına rağmen çekirdek etrafında adeta kıyametler koparmaktadırlar. Şimdi şu ayet-i kerimedeki 'zerre' kelimesinin farklı mânâlarıyla mevzumuza nasıl ışık tuttuğunu görelim: 'Savrulup kaldıranlara (eserek bulutları, tozları kaldıran rüzgarlara, yanardağdan lavlar püskürten tabiî kanunlara, atomlara) (yağmur) yüküyle yüklü (bulut)lara.. Kolayca akıp giden (gemi ve gezegen)lere...' (Zâriyât, 51/1-3) Ayet-i kerimede, zerreleri ve cisimleri evirip-çevirerek ve karıştırarak hareket ettiren Allah'ın adına yemin edilmektedir. 'Zerr' kelimesi, Arapça'da aynı zamanda şu mânâlara da gelmektedir:
1) Zerr, az katıca ve yapışkan bir yemek pişirirken onu karıştırmak için içine sokulan cismin etrafında süratle karıştırma neticesinde meydana gelen toplanmaya denir.
2) Tefsircilerin büyük bir çoğunluğunun yaklaşımlarıyla 'zerr', 'rüzgar' manasına gelir. Yani rüzgarın esip savurması, tozutup durması, ortalığı karıştırıp hortumlar hasıl etmesi demektir.
3) Bazılarına göre ise 'zerr', 'rüzgarların tozutup durması ameliyesinde vazifeli melekler' mânâsına gelmektedir. Eski-yeni hemen her tefsirde bu mânâları bulmak mümkündür. Bu mânâlardan da anlaşılacağı üzere Allah (cc), sadece zerreler âleminde değişiklikler yapmamaktadır. Yeryüzünde rüzgarlar vasıtasıyla da bir kısım değişiklikler meydana getirmektedir. Cenab-ı Hakk'ın fırtınalar vesilesiyle eşyayı ve cisimleri hareket ettirmesi, en büyük âlemden en küçük âleme kadar cereyan eden bir kanun-u umûmî gibidir. Milyarlarca yıldız kümesi, samanyolunun merkezi etrafında fırtınaya tutulmuş gibi saniyede 250 km. (dakikada 15 bin km) hızla dönmektedir. Elektronu atom çekirdeğinin etrafında belirli bir kanunla döndüren Allah (cc), yeryüzünü ve rüzgarları da aynı kanunla döndürmektedir. Yine aynı kanunla Cenab-ı Hak, feza-yı ıtlaktaki güneşten milyonlarca defa daha büyük olan cisimleri, fırtınaya tutulmuş toz bulutları gibi belli bir noktaya doğru hareket ettirmektedir.
İşte biz, 'Savrulup kaldıranlara (eserek bulutları, tozları kaldıran rüzgarlara)...' ayetine bakarken, en küçük âlemden, en büyük âleme kadar kopan fırtına ve tayfunlara beraber bakıyor ve herşeyde Allah'ın büyüklüğünü temâşâ ediyoruz. Evet Allah'ın kudret dairesinde, en büyük âlemdeki en büyük sistemler, en küçük atom parçacıkları gibi hareket etmektedir. Yeryüzünde meleklerin nezaretinde kopan fırtınalar, aynı kanunla, atom âleminde, çekirdeğin etrafında elektronlar vasıtasıyla meydana gelmekte ve nereye gidilirse gidilsin, ilâhî kanunun değişmediği görülmektedir. Eğer bu kabil kanunlar değişseydi, hiçbir ilim inkişaf edemez ve kanunlar muttarıt olamadığından hiçbir sabiteden bahsedilemezdi. Zira ilimlerin meydana gelmesi, işte bu değişmez kanunlar vasıtasıyla olmaktadır.
Atomun çekirdeğinde pozitif yüklü protonlar, etrafında ise negatif yüklü elektronlar bulunmaktadır. Bu iki zıt değer, birbirini çekmektedir. Dolayısıyla etrafındaki elektronları dağılmadan çekebilmesi ve döndürebilmesi için, çekirdek maddesinin çok büyük ve ağır olması gerekmektedir. Bu yüzden de protonlar, elektronlardan yüzlerce kez daha büyüktür. Mesela 1 elektronun ağırlığı 1 birim ise bir proton ondan tam 1836 defa daha ağırdır. Bu ağır cisim etrafında, hafif olan elektronlar kendilerine göre hareket etmektedirler. Allah (cc) bu kanunu da işte böyle vaz'etmiştir.
Bu hususun genel bir tasvirini yapacak olursak; etrafta şiddetli hareket etme, çekirdekte ise ağır bir yük yüklenme vardır. Dolayısıyla ağırlık merkezdedir. Kim bilir belki de şu ayet, işte bu gerçeğe işaret etmektedir: 'Bir de ağır yük taşıyanlara...' Evet Allah (cc) burada ağır yük yüklenenlere kasem etmektedir. Görüldüğü gibi ayet-i kerime, küre-i arzdaki toza-toprağa dikkat çekmenin yanında, büyük sistemlerin etrafındaki ağır dönen şeylere ve atom çekirdeğinin etrafındaki elektronlara da dikkat çekmektedir. Evet bu ayette ağırlığı ve tozu toprağı ile küre-i arzın kendi etrafında dönmesi ve elektronların atomun etrafında dönmesi anlatılmaktadır. Ayrıca burada büyük sistemler ve onların bağlı bulundukları büyük çekirdeklere de işaret edilmektedir. Yine bu ayette en küçük âlemden en büyük âleme kadar sistemlerin merkez noktalarının ağırlığı kanunu yeminle dile getirilmekte, 'Ağır yükler yüklenenlere yemin olsun' buyrulmakta ve böylece çekirdeğin veya merkezi tutan ağırlığın ehemmiyetine dikkat çekilmektedir. Etrafındaki elektronlar dağılıp gitse, bu koca çekirdek müthiş bir gürültü ve tarraka ile infilak edip yok olacaktır.
Elektronların dönüş hızı, her atomda farklı farklıdır. Çekirdekte bir de elektrik bakımından yüksüz nötronlar vardır. Bu ağır parçalar, ağırlıklarına göre süratlenirler. Hızları ışık hızından saniyede birkaç km'ye kadar değişir. Bunlar, yüksüz oldukları için bir madde içinde uzun yol alabilirler. Bu süratle onlar, 30 cm. kalınlığındaki demir ve kurşundan bile geçebilirler. Ancak atom çekirdeğiyle çarpışmalarında enerjilerini kaybederler. Bazıları da çok ağırdır. Ama öyle hız kazanabilirler ki, en kesif maddelerin bile bir tarafından girip öbür tarafından çıkıverirler. Kuş havada ne kadar rahat uçuyor veya balık denizde ne kadar rahat yüzüyorsa, onlar da o hız sayesinde o kadar rahat hareket ederler. Bilmem şu ayet de buna mı işaret etmektedir?
'Bir de çok rahatlıkla akıp gidenlere...' Allah (cc), bu ayet-i kerimede çok kolaylıkla cereyan eden şeyler üzerine yemin etmektedir. Yani makro âlemde rahatlıkla akıp giden rüzgarlara, gemilere, feza-yı ıtlaktaki büyük gezegen ve sistemlere; mikro âlemde ise nötronlar ve elektronlara...
- tarihinde hazırlandı.