En Büyük Eksikliğimiz, Bizi Daima Canlı Tutacak Bir Tefekküre Sahip Olamayışımızdır
'Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selîm sahipleri için gerçekten açık ibretler (ve deliller) vardır.' (Âl-i İmrân, 3/190)
Bizim en büyük eksikliğimiz de işte böyle bir kapsamlı tefekkür. Evet, imanımızı yenileyecek, bizi daimâ canlı tutacak olan bir tefekkür.. nasıl alışmamış vücuda bir damla soğuk su verdiğinizde şok tesir yapar; öyle de bizler daimâ, imanımızda şok tesiri yapacak şeyler bulmalı, onları mirsad-ı tefekkür yaparak, hakiki müessire, eşyanın hakiki sahibi ve mâliki olan Allah'ın esma ve sıfatlarının cilvelerini müşahede etmeliyiz. Böyle bir ameliyenin vicdanlarımızda doğuracağı nur ile ve hep O'nun rızası dairesinde, dünya hayatındaki sayılı günlerimizi geçirme gayreti içinde olacağız.
Ne var ki, yerleri ve gökleri ve ikisi arasındaki her şeyi sarıp kuşatan ruhu- mânâyı, sesi-soluğu, rengi-deseni, şîveyi-neşveyi duyup anlamak, anlayıp değerlendirmek de herkese müyesser değil; bu engin, rengin ve zengin armoniyi kavrayıp yorumlamak için, yanlışlıklara şartlanmamış, hissilik ve nefsaniliklerle balans ayarı bozulmamış entellektüel akla 'ulü'l-elbâb' ihtiyaç var.. gökleri ve arzı, mekan mefhumunun hatırlattığı bütün özellikleriyle; onlarda yaratılan şeyleri irade, ihtiyar ve hususi tevcih isteyen bütün yönleriyle, tenasüb-ü illiyet prensibinden hareketle, bütün bunlara tam ve kamil illet olabilecek bir Kudret-i Kâmile'yi kavrayabilme mantık, muhakeme, tahlil ve terkibine yetebilecek 'ulü'l-elbâb'a ihtiyaç.. fıtri olarak her insan ruhu ve aklı bunu kavramaya müsait olarak yaratılmıştır, ama kibir, haddini bilmemezlik, bakış zaviyesi yanlışlığı gibi hususlar hedefi net görmeye mani şeylerdir. İnsan allame de olsa, bunlardan kurtulamayınca yanlış kararlardan da kurtulamaz.
- tarihinde hazırlandı.