Yaslı Dudaklarda Tebessüm
Her an ayrı bir bahar yaşar gönül Sen’inle,
Yüzüne nûr saçtığın şu gökkubbe altında.
Güneşlere taç giydiren o Kutlu Elinle,
Araladın sır kapılarını Hak katında...
Şimdi yeryüzü bir Cennet varlık harmanıyla;
Tekmil bezmine ermişlerin başları tutkun.
Dünkü şu köhne cihan dahi dört bir yanıyla,
Sunduğu kadehin sermesti olmuş Sonsuz’un...
Yaslı dudaklarda beliren tebessümlerden,
Artık gök ehlinin arza yöneldiği belli..
Meltemler esiyor amber kokulu günlerden;
Ay kadehini toprağın bağrına dökeli.
Gece çengilerinin işi darmadağınık,
Aklın dizginleri semânın eline geçti...
Sözü Başbuğlar Başbuğu söylüyor uyandık,
Sevinin; kasvet dolu bir devir daha geçti!
Çözülüp gitti bir bir önü-sonu olanlar;
Sonsuz’un boyasıyla boyananlarda huzûr;
Ölüm diyarında ölümsüzlüğü bulanlar,
İçlerinde aydınlık, çevrelerinde hep nûr.
Onların o solmayan baharları yanında,
Sönük bir masaldan farksızdır İrem Bağları..
Ve gidip sonsuzla bütünleşen rûhlarında,
Duyar ve yaşarlar bütün aydınlık çağları.
Eskiyen eskiyip gitti söz eskimeyende,
Ölenlere merasim, kalanlara ta’ziye..
Kaptırdı artık ilhad boynunu bir kemende,
Muştular geleceğe, selâm şanlı mâziye!
Sızıntı, Temmuz 1987, Cilt 9, Sayı 102
- tarihinde hazırlandı.