İnancın Atlas İklimi
İnançsız sînelerde bir gece garipliği,
Sarmış ufuklarını zulmetler perde perde,
Bir zifirî karanlık ki rûh müptezelliği,
Sanki kızıl bir karadelik var az ilerde,
İmana hasret gidilen bu yerde.
Hülyâları tıpkı zulmette dönen bir dolap,
Ne gelenden bir haber ne gidenden bir iz var..
Yeis bir derince kuyu ve ötesi serap,
Sam gibi eser o iklimde esince rüzgâr;
Bütün varlık kaos, eşya sitemkâr...
***
İnananların ufku gökyüzü gibi parlak,
Bir derinlik içinde geçer “ân”lar, saatler..
Yeryüzü güzellikler meşheri yaprak yaprak;
O iklimde her yol Cennete doğru ilerler.
Yollarda nuranî gökçek yüzlüler...
Tül tül bulutlar altında bitmeyen bir bahar,
Salar kendini rûh uyanılmaz bir uykuya;
Gönül yaydan boşalan ok, şikârını arar;
Gittikçe tüllenir karşı ufukta bir ziyâ;
Daha ileride ışıktan deryâ...
Sonsuza yelken açılır bu derin hülyâda,
Ne düşler yeşerir bin bir hâtıra zevkiyle;
Sonra vuslata ererler bu tatlı rüyâda,
Sînelerinde duyulan sonsuzluk şevkiyle..
Gâye O, diğer şeylerse vesile...
Sızıntı, Mart 1989, Cilt 11, Sayı 122
- tarihinde hazırlandı.