Gönüllerde Yeşeren Bahar
Gün dönüp her tarafta Sûr sesi duyulunca,
Fecrin ışık ordusu dört bir yana ulaştı.
Bin bir tedâiyle eski günleri anınca;
Hülyâlarım coştu, coştu ve bendini aştı.
Bir nûr tûfanıyla her yer ışığa büründü;
Ayrıldı birbirinden hak-bâtıl ve kara-ak.
Ağardı ufuk, altın saçlı bahar göründü,
Bütün yamaçlar gül, nergis, papatya ve zambak...
Yaslı dudaklar, lâle yanaklarına döndü..
Coştu bülbüller, nağmeleri her yanı sardı.
Hasretle yanan sînelerin hasreti söndü..
Bu bahar, gönüllerde yeşeren bir bahardı.
Gelin odasına benzeyen gül yuvasından,
Esip her tarafa gül râyihaları sindi;
Bu zebercet iklimin, suyundan, havasından,
Duygularımız coştu, gönüller deme geldi.
Aşkla yanan dudaklarda kevser kadehleri,
Cibril’in dolaşıp durduğu ışıktan yolda,
Varıp Cennete erenler ve daha ileri,
Sürprizler gördüler o Görünmez'den ard arda.
Kelebek kanadından renk almış ağaçlarda,
Çiçekler Cennet ıtırlarıyla burcu burcu.
Ebetle büyülü bu sihirli yamaçlarda,
Sonsuzla bütünleşir her şeyin diğer ucu...
Burada her şey bir başka nazla yatar-kalkar,
Burada bahar çemenleri selâmlar gezer;
Burada ırmaklar köpürür 'Hû' deyip akar;
Burada Firdevsî renklerle tüllenir her yer.
Burada her gün bülbüller öter, güller açar,
Gonca gamzeler çakar, gamze yürekler deler..
Renkler dalga dalga gözlere güzellik saçar
Ve aralanır öteleri örten perdeler.
Sızıntı, Eylül 1990, Cilt 12, Sayı 140
- tarihinde hazırlandı.