İrşatta önemli bir esas
Soru: Kardeşime namaz kılması için nasihatte bulunuyorum. Ancak netice değişmiyor. Bundan dolayı çok rahatsız oluyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
Yapılan nasihatlere karşı reaksiyon gösteriliyorsa o kişinin üzerine gitmemek ve mümkünse alternatif çareler aramak gerekir. Sizin uyguladığınız yöntem herkes için geçerli olmayabilir; ama ben, soruyu anladığım kadarıyla, buradaki kardeşlik münasebeti stilinden hareketle, meseleyi başka bir zaviyeden ele alıp arz etmek istiyorum.
Mesela, benim mürted ve mülhit değil ama namaza yanaşmayan, ihtimal, namaz teklifi benden geldiği için ona soğuk bakan bir kardeşim olsun. Hemen şunu ifade edeyim ki, küçükten gelen teklifi kabul etme, insanların çok azında bulunan bir fazilet tavrıdır. Onu herkesten beklemek de doğru değildir. Onun için Allah (celle celâluhu), Efendimiz’in büyük vazifesi karşısında baba ve annesini kendisine muhatap yapmamış, onları hanîf olarak vefat ettirmiş[1] ve öbür âlemde de –inşâallah– Cennetine koyacaktır.[2] Evet, Cenâb-ı Hak, Efendimiz’in anne ve babasını O’na ümmet olma durumunda bırakmamıştır. Çünkü bu durumda evlatlarından gelen teklifi reddetme ihtimali söz konusudur. Zira İki Cihan Güneşi’nin yanında neşet eden ve orada hayatının büyük bir kısmını geçiren ateş babası Ebû Leheb, ateş babası olmaya devam etmiş ve bu ilâhî meşaleden asla istifade edememiştir.[3] Bütün civanmertliğine rağmen Ebû Talip’e de bu ilâhî menba ve havuzdan istifade etmek nasip olmamıştır. Çünkü kendi yetiminin dinine girme ruh hâleti ona bir hâil ve perde olmuştu.[4] Ancak Efendimiz’in amcalarından mesela Hazreti Abbas[5], Hazreti Hâris[6] ve Hazreti Hamza[7] Müslüman olmuşlardı ki bunlar, Efendimiz’le hemen hemen aynı yaşlardaydılar ve O’nun arkadaşı konumundaydılar. Bu itibarladır ki, küçükten gelen teklifin reddedilmesine biraz da tabiî nazarla bakmak gerekir.
Benim rahmetlik pederimin bir şeyhe intisabı vardı. Bu şeyh, kâmil bir mürşitti ki, ben onun tekkesinde neşet etmiştim. Çocukluğumun büyük kısmı orada geçmişti. Gerçekten huzuruna girdiğim zaman bir sahabî havasının burcu burcu estiğine şahit olurdum. Bu zat, vefat etmeden önce kendi yerine pederimi imam olarak koydu. Aynı zamanda Arapça hocam olan babam bu konumda iken ben, on altı-on yedi yaşlarımda, daha fazla yümünlü ve bereketli olacağına inandığım bir kısım risalecikler ve kitapçıkları kendisine götürdüm ve okumasını istedim. Babam, evladından geliyor diye büyüklük havasına kapılıp reaksiyon göstermedi. İki gün sonra o kitaplar içinden bana benim bilmediğim parçaları okurken gözleri dolu doluydu:
Mâverâdan bekliyorken bir haber,
Perde kalktı öyle gördüm ben beni.
duygu ve düşüncesiyle bana, “Meğer her mesele bunların içindeymiş. Biz boşuna eşik aşındırıp durmuş ve peyâbânı tepmişiz.” demiş ve vermiş olduğum kitaplarla bir bakıma kendisine rehberlik yapmışım gibi beni rehber kabul etmişti. Ben bu meziyet ve fazileti başka bir babada daha görmemiştim.
Evet, kardeşime namaz kılması için nasihatte bulunduğum zaman bana reaksiyon gösteriyorsa o takdirde bana düşen, namaz ve niyazlı arkadaşlarımın onunla münasebet kurmasını temin etmektir. Mesela, düşünelim ki, benim hizmet-i imaniye ve Kur’âniye çizgisinde beraber olduğum bir grup arkadaşım var; onlar zaman zaman beni telefonla arıyorlar, onlarla bir araya gelip fikir teatisinde bulunuyoruz. Bu durumda namaz kılmayan kardeşimin –bir de benden büyükse– daima tâli derecede kalması, içten içe kardeşlik hisleriyle bana bağlı olsa bile ben elde avuçta bir gül gibi dolaşırken onun kapı arkasında kalması, kendisini bana karşı reaksiyona sevk edebilir. Bu, bir insan ruh hâletidir. Binaenaleyh onu bu türlü reaksiyona sevk etmemek için bana düşen vazife şudur: Kendi arkadaş muhitime demeliyim ki; “Bundan sonra beni aramak istediğiniz zaman kardeşim Ali’yi arayın. Bir yardım talebiniz olursa ona gidin. Telefonla sorarken onu da sorun. ‘Sizin evinize çay içmeye gelelim.’ yahut ‘Biz falan yerde olacağız, sen de bize katıl.’ deyin ve bu tür alternatif yollar deneyin.”
Ben bazılarının derdi için derman olabilecek bu hususu, herkesin derdine derman olabilecek hüviyette objektif olarak arz edemedim. Ancak yine de arz edilen bu şeyler bazılarının derdine derman olabilir kanaatindeyim.
[1] Bkz.: es-Suyûtî, el-Leâli’l-masnûa 1/245-246; el-Halebî, es-Sîratü’l-Halebiyye 1/173; es-Süheylî, er-Ravdu’l-ünf 1/298-299; el-Aclûnî, Keşfü’l-hafâ 1/63; en-Nebhânî, Huccetullâhi ale’l-âlemîn s.412-414.
[2] Bkz.: Bediüzzaman, Mektubat s.435-436 (Yirmi Sekizinci Mektup, Sekizinci Mesele)
[3] Bkz.: Tebbet sûresi, 111/1-5.
[4] Bkz.: Buhârî, menakıbü’l-ensâr 40, rikak 51; Müslim, îmân 360.
[5] el-Bezzâr, el-Müsned 3/363; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 1/308; el-Hâkim, el-Müstedrek 3/363.
[6] el-Hâkim, el-Müstedrek 3/284; İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ 4/49-50.
[7] et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 3/139; el-Hâkim, el-Müstedrek 3/213; İbn İshak, es-Sîre 2/151-152.
- tarihinde hazırlandı.