Fetret devrinde işlenen günahlar
Soru: Cahiliye devrinde zina suçu işleyen bir kişi İslâmiyet’e girdikten sonra zina suçunun cezasını çekmek istiyor ve rahatsız olduğunu söylüyor. Ne dersiniz?
Soruyu, mütekellim vahdeleri silerek okudum. Cahiliye devri, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) nur-u nübüvvetle şûlefeşân olduğu ana kadar geçen zamandır. Efendimiz, nur-u nübüvvetini neşredip etrafında inanmış insanlarla nuranî bir hâle teşekkül ettikten sonra artık Cahiliye devri de sona ermiştir. Haddizatında selef ve halef uleması, Efendimiz’in aştığı cahiliye devrinden başka bir cahiliye devri kabul etmemişlerdir. Ancak ben belli kaynaklara dayanarak kendi nokta-i nazarımı arz etmeye çalışacağım.
Biz kısmen bir fetret devrinde neş’et ettik. Şöyle-böyle bir İslâmî muhit içinde olmakla beraber Din-i Mübin-i İslâm’ı kâmet-i kıymetine uygun anlatan fazla kimse görmedik. Bizim devrimizde de âdeta Cahiliye devri gibi bir devir hükümfermâ idi. Hususiyle bir takım insafsız kimseler neslimizi, Allah’ı bile inkâr etmeye zorluyorlardı. Bu tür inkârcıların bazıları ceplerine şeker doldurduktan sonra öğrencilerine “Çocuklar! Eğer Allah varsa isteyin bakalım size şeker verecek mi? Ben var olduğum için size şeker verebilirim.” diyerek, genç nesillerin kafalarını bulandırıyor ve küfürlerini neşrediyorlardı. Binaenaleyh âcizane ben, bu kadar badire ve sıkı cendere içinde neşet eden bir neslin, Allah’ın merhameti karşısında –inşâallah– fetret devri nesli olduğu/olacağı ümidini besliyorum.
İşte bu şekilde, dinden ve diyanetten uzak yetiştirilmiş nesiller, İslâm’ın haram saydığı bazı büyük günahları işlemiş olabilirler ki, soruyu soran kardeşimiz de bu dertten muzdarip olmuş birine benziyor. Hemen şunu ifade edeyim ki, Saadet Asrı’na tekaddüm eden devrede işlenen haramlar hakkında beyan buyurulan bazı âyet ve hadis-i şeriflerin ışığında rahatlıkla denebilir ki, –inşâallah– o dönemde işlenen hataların da hepsi affolabilir…[1]
Amr İbn Âs, Halid İbn Velid Müslüman olmak için Medine’ye gidip Huzur-u Risalet-penahiye çıkarlar. İkisi de hicaplarından tir tir titremektedirler. Çünkü o güne kadar Efendimiz’e çok kötülük yapmışlardı. Ancak Allah Resûlü yapılan hiçbir kötülüğü deftere yazmamıştı ve onları çoktan unutup kafasından silmişti. Kaldı ki O, Cibril’in beşaretiyle Halid ve Amr İbn Âs’ın geldiğini duyunca kalkıp kendilerini istikbal etmiş ve onları güler yüzle karşılamıştı. Musafaha yaparken Amr İbn Âs kendisinden geçmiş âdeta bir cezbe hâliyle Efendimiz’in elini sıktıkça sıkmış, bunun üzerine de Allah Resûlü, “Ne yapmak istiyorsun yâ Amr?” diye sormuştu. Amr, “Kusurumu bağışlayasın yâ Resûlallah.” mukabelesinde bulununca, Allah Resûlü de ona: “Bilmiyor musun yâ Amr, ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah’ geçmiş bütün günahları siler, süpürür ve temizler.” fermanında bulunmuştu.[2]
Buradan da anlaşılmaktadır ki, sağlam iman ve tevbe ettikten sonra cahiliyeye ait zina, içki, ahlâksızlık gibi günahların tamamını Allah affetmekte ve onların kötülükleri yerine iyilikler yazmaktadır. Nitekim Kur’ân, “Şu var ki dönüş yapıp iman edenler, güzel ve makbul işler işleyenler bundan müstesnadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını da sevaplara çevirir. Çünkü Allah gafûrdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur).” (Furkan sûresi, 25/70) ferman eder.
Devrimiz için böyle bir hükmü rahatlıkla vermemekle beraber eline düştüğümüz insafsız kimseler ve terbiyegerdelerimiz böyle olduğu için bizler de çok boşta ve kopuk bir nesil olarak yetiştik. Dinimizi gereği gibi öğrenme imkânına sahip olamadık. İşte bu türlü kimseler –inşâallah– Allah’ın geniş rahmeti karşısında Saadet Asrı’na tekaddüm eden devrede yaşayan insanlar gibi muaheze edilmezler.
Ancak böyle bir devrede günah işlemiş kardeşlerimizin, Hasan Basrî Hazretleri’nin her akşam yatmadan evvel günah defterini kendi kendine okuması gibi, hayallerinden o günahlar zincirini geçirmelerinde, nefis muhasebesi adına fayda mülâhaza ediyorum. Belki onlar, öyle bir günah ile hayatlarını sürdürdükleri müddetçe gurura, kibire ve kendini beğenmeye de kapılmayacaklardır. Bir vech-i rahmet olarak Cahiliye devrinde işledikleri günahları her hatırladıkça içlerinde burkuntu ve bulantı hissedecek, kendi kendilerine nefrinlerde bulunacak ve sonra yaptıkları hasenatlarla da asla gurura düşmeyeceklerdir.
Hâsılı Yunus’un ifadesiyle:
Benden kemter kula benzer,
Günahı pek çoğa benzer
Her biri bir dağa benzer.
büyüklüğünde hepimizin pek çok seyyiat ve günahı vardır. Ben şahsen Cenâb-ı Hakk’ın o engin rahmetinden çok ümitliyim. Siz de her zaman ümitvar olun. Bu konuda bir büyüğün bu dönemin “fetret devri olabilir”[3] mülâhazası benim için büyük bir nokta-i istinattır. Sizler için de öyle olmalı…
وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللهِ ...
[1] Bkz.: Bakara sûresi, 2/275; En’am sûresi, 6/54; Nahl sûresi, 16/19.
[2] Müslim, îmân 192; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 4/204.
[3] Bkz.: Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat s.290 (Kastamonu Hayatı).
- tarihinde hazırlandı.