Beyan ve İnsan İlişkisi
İnsanoğlu konuşmaya başlayınca, durgun ve sessiz gibi görünen eşyanın da dilinin bağı çözülmüş ve her biri "mele-i âlâ"dan birer satır, birer paragraf olan bütün varlık ve hâdiseler, talâkatli birer hatip gibi her şeyin perde arkasındaki hakika¬tin konuşan dili, hikmet yüklü beyanı ve fasih lisanı olmuştur. Bize gö¬re beyanın olmadığı kabul edilen dönemde, varlık suskun, hâdiseler suskun ve her şey de âdeta durgundur. Her varlık nasıl konuşur, konu¬şurken nasıl kendini ifade eder?. Bunlar, herkesçe bilinmesi zor konular.. bu konuda bilinen bir şey varsa da, mahiyetine yüklenen beyan kabiliyeti ile insanın, bütün eşya ve şuunâtı istediği gibi seslendirip yo¬rumlayabilecek kabiliyette yaratılmış olmasıdır. Doğrusu, izafî değerler dünyasında beyan bizim canımızdır. Biz hepimiz birer lisan, bu lisanla¬rın var oluş gayeleri de beyandır. En büyük gerçek olan hakkı itiraf edip bu konuda varlığı bir senfoni gibi seslendiren, seslendirip eşyanın yüzündeki perdeyi aralayan ve ona kendini ifade etme imkânını veren beyan.. düşünce hazinelerinin kapılarındaki kilitleri çözen anahtar beyan, geniş bir merkezî hareketin, çevreyi harekete geçirmesinin düğ¬mesi beyan, halife unvanıyla varlığa müdahale etme mevkiine yüksel¬tilmiş insanoğlunun tahtı beyan, kalemi beyan, kılıcı beyan ve saltanatının temel kaideleri de beyandır. Beyanın bayrağının dalgalandığı yer¬lerde en güçlü ordular bozguna uğrar ve dağılır; onun gürlediği mey¬danlarda top güllelerinin sesi arı vızıltısına dönüşür. Beyan sancağının çekildiği burçların arkasında sadece onun davulunun, kösünün sesi duyulur; onun mehterinin gürlediği bucaklarda sultanların yürekleri ağızlarına gelir, İskenderlerin, Napolyonların çaresiz kalıp geriye döndükleri nice aşılmaz surlar vardır ki, beyan kılıcıyla paramparça edilmiş ve beyanın inkıyat, itaat meşk eden kalemine selâm durulmuştur.
- tarihinde hazırlandı.