Münafıklar ve İman
Münafıkların, iman, emniyet, tevekkül ve teslimiyet konularındaki tenakuzları da diğer çelişkilerinden farksızdır. Onlara iman deyince, "Şu aptalların inandığı gibi mi inanacağız?" derler. Böyle bir karşılık vermede Müslümanları hafife aldıkları açıktır. Ancak, onlar böyle bir mukabele ile, kendilerince daha farklı bir inanma şekli olabileceğini vurgulamak istemektedirler: evet onlar, aydındırlar, imanları, din telâkkileri ve İslâmî anlayışları da farklı olmalıdır (!) Onlar hakikî dindar (!), dinin emirlerini kemâl-i ciddiyetle yaşayanlarsa dinci -o da ne demekse!-, onlar samimî, her işinde Allah'ın hoşnutluğunu takip edenlerse istismarcıdırlar. Bu itibarla da onlar, dinî anlayış ve İslâmî telâkkilerinde katiyen başkalarıyla aynı seviyede olmazlar. Böyle bir eşitlik, onlar için zül, onların o modern "kast" anlayışları açısından da kendilerine hakaret ihtiva etmektedir. İşin doğrusu bunların, imanla da, tevekkülle de, teslimiyetle de alâkaları yoktur ama, açıktan açığa "inanmıyoruz" demeye cesaret edemediklerinden ötürü bu kabil demagojilere sapmaktadırlar.
Hâsılı münafıklar, güçlü kuvvetli olup fırsat da bulunca, açıktan açığa millî ve dinî değerlere karşı savaş ilân ederler. Zayıf düştükleri yada toplumdan tepki alabilecekleri durumlarda da, bir yandan akla-hayale gelmedik sinsi komplolarla düşmanlıklarını devam ettirirken, diğer yandan da, imandan, İslâmiyet'ten bahisler açarak dinin istismar edildiğinden dert yanar ve "Biz de müminiz, hem de hakikî mü'min" demeyi ihmal etmezler. Ancak böyle demeleri de fazla uzun sürmez. Kendileri gibi düşünenlerle baş başa kalınca, "Biz temelde sizinle beraberdik ama, inananlarla alay ediyorduk" -bu da yine Kur'ân'ın tespitidir- der ve çıkarlar işin içinden.
Kur'ân, nifak çizgisi üzerinde daha geniş durur. Ancak, şimdilik biz böyle bir makalenin istiâp çerçevesinde kalarak, ondan pek az alıntıyla iktifa ettik. Küfür gibi nifakın da bütün hususiyetleriyle anlatılması koca bir mücellet ister. Onu da uzman araştırmacılar yapabilir.
- tarihinde hazırlandı.