Âlem-i Lâhut
İcmalî tarif çerçevesinde, âsârıyla müberhen, esmâsıyla malum, sıfatlarıyla muhât, tasavvuru nâkâbil-i idrak, gaybu'l-gayb, kenz-i mahfî, âlem-i ıtlak, gayb-ı mutlak, hakikatü'l-hakayık unvanlarıyla bilinen vâhidiyetin (Bazıları ehadiyet demede ısrar ediyor) mahall-i tecellisi âlemler üstü bir âlemdir.
Bir diğer yaklaşımla âlem-i lâhut; bizim varlığımızın, varlık basamaklarından birini ihraz edişimizin, gayb ve şehadet âlemlerinin, onlara ait bütün hususiyetlerin, hatta bizim ihsaslarımızın, duygularımızın, düşüncelerimizin, zâhir-bâtın lâtifelerimizle alâkalı faaliyetlerimizin biricik feyiz kaynağı ve "Allah" ism-i şerifine bakan aşkın bir âlemdir. Bütün şuunât-ı ilâhiye, sıfât-ı sübhaniye ve esmâ-i hüsnânın da mahall-i icmali -bu da yine kelime yetmezliğinden kaynaklanan fakir bir ifade- ve birleşik noktası mesabesindedir. Evet bu âlem, bilmutabaka bir tecelli-i Zât âlemidir; ama, bittazammun ve bililtizam diğer bütün âlemlerin de biricik kaynağıdır (Burada icmal ettiğimiz, tecelli-i Zât, tecelli-i şuun, tecelli-i sıfât ve tecelli-i esmâ konuları üzerinde daha önce durmuştuk). Ve tecelli, taayyün itibarıyla da bu ilk ve muhit âlem, aynı zamanda "ubudiyet" mülâhazasını da hatırlatan bir âlemdir. Yani ulûhiyet hakikati, mâbudiyet, maksudiyet, mahbubiyet mânâlarını da hâvi bulunduğundan bu âlem, Kur'ân'ın emir ve tavsiyeleri çerçevesinde Hakk'a ubudiyeti de tazammun etmektedir. Evet Allah, Allah olduğu için aynı zamanda Mâbud'dur, Maksud'tur, Mahbub'tur…
Lâhut, Zât-ı Ulûhiyet'in câmi bir aynası olması itibarıyla ezelden ebede değişmezliği haizdir. Evet, o ayine-i ezel olduğu gibi tecellî-i lâyezaldir. Tarih boyu değişik düşüncelerden ubudiyet şekilleri doğagelmiş ve bu ubudiyetlere merci olmak üzere farklı mâbudlar uydurulmuştur. Ne var ki birer birer doğan bu ubudiyetler, mevsimi gelince veya miadı dolunca hemen hepsi unutulmuş, mâbud kabul edilen bütün ilâhlar hafızalardan silinip gitmiş; sadece ve sadece o Vahid u Ehad, o sıfât-ı ulyâ ve o esmâ-i hüsnâ sahibi Zat-ı Ecell ü A'lâ baki kalmıştır. O, ezelîdir; ezelî olduğu için de ebedîdir; kıdemi sabit ademi de mümtenidir.. ve işte lâhut âlemi de böyle bir tecellinin biricik mir'ât-ı mücellâsıdır.
Bir diğer yaklaşımla lâhut âlemi, kâinatın heyet-i mecmuasında görülen/görülebilecek olan, maddî-mânevî her şeyin vücudunu, evsafını, hususiyetlerini, mebdeini, meadını, gelişimini, değişimini, inkişafını ve akıbetini câmi ilk mahall-i taayyün -yine dîk-i elfaza takıldık- ve icmalî ilk ayine-i tecellidir.
- tarihinde hazırlandı.