Nefs-i Mutmainne Mertebesine Ulaşan İnsan
Artık böyle biri, kendinden "can" istendiğini hissetse, hemen kurbanlık koyun gibi boynunu uzatır. -Bu makamda, o asliyete göre bir zılliyet, o külliyete göre bir cüz'iyet şeklinde "felemmâ eslemâ ve tellehu li'l-cebîn (Her ikisi de Allah'ın emrine teslim olup, (İbrahim) oğlunu şakağı üzerine yere yatırınca..)" (Saffât, 103) hakikatinin kahramanlarını hatırlayabiliriz.- Rikkat-i kalb bu pâyenin en bâriz özelliğidir; sâlik her zaman: "Ağla ey gözlerim, hiç durma ağla!" der, gözyaşlarıyla nefes alır verir.. her şeyi sever, her şeyi koklar ve okşar ve hususiyle her biri birer mücellâ ayna olması itibarıyla insanlara karşı gönülden alâka duyar.. her renkte, her tatta, her kokuda, her seste, her şivede O'ndan tecellîlerle selâmlaşır.. her selâmlayışta çok farklı hislerle farklı düşüncelere girer; ama her defasında zevk u şevkini teyakkuz ve temkinle frenler.. hattâ bazen bu ciddi teyakkuz ve temkin sayesinde, ruhunda köpüren ve dalga dalga bütün benliğini saran neş'elerin, sevinçlerin ve hazların kendine ait olması mülâhazasıyla, herkesin uğrunda canlar feda ettikleri topyekün ruhânî zevklerden de sıyrılarak, "lillah", "livechillah", "lieclillah" sözleriyle ifade edilen çerçeveye koşar ve Yunus diliyle "Bana Seni gerek Seni" der inler.
- tarihinde hazırlandı.