Erbain veya Çile Hakkında Bir Değerlendirme
Bu yolda, belâ ve musîbetlerle içli-dışlı olmak, hiç olmazsa celâli-cemali bir bilmek, safâyı-cefâyı aynı görmek önemli bir esas kabul edilmekle beraber, halvethane veya çilehane hücrelerinde geçirilen "erbaîn"lerin kendine göre bazı usûl ve âdâbı vardır:
Dervişler dünyasında ana çizgileriyle çile; kırk gün veya birkaç tane kırk gün, meâlîye müştak Hakk yolcusunun duygu ve düşüncelerinin bulanmayacağı, kalb ufkunun kirlenmeyeceği müsait bir yerde, tamamen uhrevîliğe kilitlenerek, öteler ve öteler ötesi mülâhazalarıyla saflaşıp derinleşmesinin, kalb ve rûhun hayat seviyesine yükselerek rûhânîlerle aynı atmosferi paylaşmanın en kestirme yoludur ve bütün semâvî olan-olmayan ya da semâvî olduğu bilinmeyen din şeklindeki organizasyonlarda, rûha kendi gücünü kazandırma veya rûhun gücünü ortaya çıkarma mülâhazalarıyla başvurula gelen bir yöntemdir. Hem mistisizmi hem yogizmi hem de parapsikolojiyi alâkadar eden böyle bir konunun yeri Kalbin Zümrüt Tepeleri olmasa gerek.
Sûfîler, Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Mûsâ'nın, Rabbiyle mülâkat hazırlığı adına kırk günlük tasfiye faslını, "erbaîn" de diyebileceğimiz "çile"ye bir me'haz ve mesnet kabul ettikleri gibi, İsrailoğulları'nın bir yerde za'f gösterip, savaştan geri durmalarına karşılık, hem bir ceza hem de daha sonraki mücadeleleri adına bir hazırlık olması açısından, kırk yıllık "Tih" hayatlarını da önemli bir kaynak kabul ederler. Hıristiyanlıkta da Paskalya öncesi kırk günlük bir perhiz dönemi vardır ki, işte bu, onlarda da farklı bir "erbaîn"in var olduğunu gösterir. Her din ve sistem taraftarı, erbaîni farklı yorumlayıp farklı yaşasa da, semâvî dinler ve gayr-ı semâvî organizasyonların hemen hepsinde çilenin var olduğu söylenebilir. Hattâ tam kırk gün olmasa da, Kitap ve Sünnet'le müeyyed bulunan i'tikâfı da böyle bir tecrid ve tecerrüd hamlesi içinde zikretmek mümkündür.
Ayrıca, bu konuda hem İslâm dünyasında hem Yahudilik ve Hıristiyanlık âleminde, hem de Müslümanlar arasındaki farklı mezheb ve düşünce sistemlerinde ister çile ünvanıyla, ister erbaîn nâmıyla, hem nefislerin tezkiyesi hem de ruhların terbiyesi adına, belli bir süre için bir tecrid ve tecerrüdden, bir halvet ve inzivadan hep bahsedile gelmiştir. Bizim dünyamızda böyle bir tasfiye ve tezkiye şimdiye kadar hep çilehane veya halvethanelerde gerçekleştirilmiştir; başkalarınınki de, kendilerine mahsus ma'bedlerin bir köşesinde...
- tarihinde hazırlandı.