Geçmişten Geleceğe
Oysa ki, geçmişten gelen inanç ve azmimiz, geleceğe açık düşünce ve tavrımız, bizlere, yaşamadan daha zevkli, daha güzel şeyler fısıldar. Bizler, gönüllerimizin ihtiyacı olan ve fakat bir türlü erişemediğimiz bütün sevinçleri, saadetleri bu inanç ve bu düşüncede bulur, sonra da her an perde perde ayrı bir vuslata erer gibi oluruz.
Bu aydınlık dünyâda geçmişin bağrından ve atalarımızın düşünce ırmağından çağlayıp gelen şeyler, hiçbir zaman ölü birer hâtıra ve tarihin sayfaları arasına sıkıştırılmış birer vak'a raporu olmadığı gibi çok eskilerden gelen bu soylu millet ağacının, şanlı bir geleceği bağrında besleyip büyütmesi de katiyen bir hayâl değildir. Aksine, şanlı cetlerimizden tevarüs ettiğimiz her şey, onların kalp ve his dünyâlarının ayrı ayrı perdeden sesleri ve binbir ibret sayfalarıyla mâzînin belâğatlı bir lisan olması itibâriyle, daima, yarınlarımıza ışık tutan birer meşale ve bizlere varolma yollarını gösteren birer rehber vazifesini göreceklerdir.
Bu anlayış sayesindedir ki, hemen hepimiz, ilerde elde edeceğimiz bir aydınlık devir ümîdiyle yaşar; hatta onu, hasretini çektiğimiz "yitirilmiş cennet" sayarak rüyâ ve hülyâlarımızda, inançlarımızın kollarıyla yakalamaya çalışır; onun semâlarında uçar, onun atmosferine dalışlar yapar, onun havasını teneffüs eder ve bütün bir ömür boyu ondaki yerimizi almak için çırpınır dururuz. Çırpınır dururuz; zira, kaderimiz Âdem nebînin kaderi, cebren iskâna memur edildiğimiz yer eski dünyâlara nispeten mahzun Serendip, bizler ise, kadrini bilemeyip dün elden kaçırdığımız cennetleri hasretlerle, iştiyaklarla anan, arayan batızedeleriz.
- tarihinde hazırlandı.