Ruhların Yaratılışı Esnasında İnsan İçin Saîd veya Şakî, Ya da Cennetlik veya Cehennemlik Yazılması
Ruhların Yaratılışı Esnasında veya Daha Anne Karnında Cenin Safhasındayken İnsan İçin Saîd veya Şakî, Ya da Cennetlik veya Cehennemlik Yazılması Nasıl Olur?
Bu mesele, yerinde yeterince izah edilmiş olmakla beraber, burada da bir kaç satırla açıklamaya çalışalım:
Her şeyden önce Allah (cc), kulunun ilerde irâdesiyle nasıl davranacağını, cennetlik ameller mi yoksa cehennemlik ameller mi işleyeceğini, sonsuz ilmiyle ezelde bilir ve bildiği için yazar; yoksa kul, Allah (cc) öyle yazdığı için Cennet'lik veya Cehennem'lik, saîd ya da şakî olmaz.
İkinci olarak, Allah (cc), kulunun irâdesini hangi yönde kullanacağını bildiği gibi, fiillerine tesir eden bütün sebepleri de bilir ve ona göre yazar. O insan üzerinde ailesinin tesir ve terbiyesi nasıl olacak, muhiti kendisini ne yönde etkileyecek, imana ya da küfre götürücü vesileler neler olacak ve o irâdesiyle bunları nasıl aşacak, bütün bunları Allah (cc) bilir ve ona göre yazar.
Biz, insanın cennetlik mi cehennemlik mi olacağını bilemeyiz; çünkü kaderden habersiziz. Hadîsin beyanı içinde, sadece zahirdeki davranışlarına, söz ve fiillerine bakar, bunları din ölçüsüne vurur, küfrünü gerektiren zahir söz ve davranışları varsa, en fazla 'kâfir' der, fakat cehennemlik diyemeyiz. Çünkü, zahire göre davranma mecburiyetindeyiz. İşin hakikatına, o kişinin kalbine ve son nefesini nasıl vereceğine vâkıf bulunmamadığımızdan, bu hususları Allah'a havâle ederiz. Bugün ateist bildiğiniz birisi, bakarsınız bir zaman sonra imanı bütün bir insan oluvermiştir. Burada yeri gelmişken, Almanya'da bir hoca arkadaşımızın şahit olduğu hâdiselerden birini nakledeyim: Mescidler herkese açık, sohbet yapılıyor ve önemli bazı mevzûlar arz edilmeye çalışılıyor. Dinlemeye gelen gençlerden bir tanesi "Biliyor musunuz?" diyor, "ben komünisttim." Bu gence hemen 'cehennemlik' der misiniz? Bu genç, bir kısım temiz arkadaşlarla tanışıyor, kendisine usulüne uygun olarak iman meseleleri takdim ediliyor ve bir cumartesi bu genci, yanında yabancı bir arkadaşıyla yatsı namazında görüyoruz. Ona da bir şeyler anlatılsın diye arkadaşını da getirmiş...
Evet, bu gence "ben komünisttim" dediğinde hemen 'cehennemlik' yaftası vurup reddetseydiniz ne kazanacak ve son halini gördüğünüzde utanmayacak mıydınız? İnsanlar hakkında hüküm vermek ne vazifemizdir, ne de selâhiyetimiz dahilindedir.
Bir başka gencin, neslimizin hissiyatına tercüman olan şu sözlerine bakalım: "Ben Köln'de kızıl bayraklar altında yürüyüşlere katılıyordum. Bir gün arkadaşlarımın yanına geldim. Sorular soruluyor, cevaplar veriliyordu. Komünizm sempatizanı olduğum için de bir tedirginlik duyuyor, konuşulanları can kulağı ile dinlemekle beraber, "acaba totemlerime saldıracaklar mı, aleyhte söz söylenip, sloganlar atılacak mı?" diye teyakkuzda duruyordum. Bunların hiç biri olmadı; fakat, hiç duymadığım imanî mevzûlar anlatıldı. Aksi halde, tatmin olmayacak ve içki, kumar gibi alışkanlıklarımı da bırakmayacaktım."
Yine soralım: Şu anda, hizmet için arabasıyla sağa sola koşturan bu genci, o haliyle ve o yaşında nasıl Cehennem'e mahkûm edecektiniz? Efendimiz'in (sav) yaptığı şekilde, ismi fıtratına uygun olarak 'Yasir' yapılan bu yiğidi hemen gayyâlara mı atacaktınız?
İşte, verdiğimiz misâllerde görüldüğü üzere Allah (cc), insanın irâde düğmesini bütün sebepleriyle hangi istikamette kullanacağını ve hangi istikamet üzerinde son nefesini vereceğini bildiği için, ruhlar âleminde veya anne karnında onun şakî-saîd, cennetlik veya cehennemlik olacağını yazar. İnsan da, hadisin ifâdesiyle "Nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öyle haşrolur." Bize düşen, Allah'tan (cc) ümit kesmeden ve neslimizin geleceğini de karanlık görmeden çalışmak ve imana, hidayete vesile olma yolunda gayret göstermektir.
- tarihinde hazırlandı.