Akıl ve Kalbin İzdivacı
Bir dönemde sufilik, vâridâttan mahrum softalar yüzünden, fıkıh da salt fıkhî meseleler içinde kaybolup giden fıkıhçılar eliyle özünden uzaklaştırılmış, işin müntesipleri de kısır döngüler içinde birbirleriyle uğraşıp durmuşlardır. İlk dönemde yaşanan kavgalar da, hep bu çarpık duygu ve düşünceyi paylaşan fıkıhçı ve softalar arasında yaşanmıştır. Yoksa o dönemdeki gerçek fıkıhçı ve tasavvuf büyükleri arasında herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değildir. Meselâ Ebû Hanife, kendi devrinin tasavvuf büyüklerinden Fudayl b. İyaz veya İbrahim b. Ethem hakkında -ki bunlar görüşüp tanıştığı insanlardır- ta'n u teşni' ifade eden yarım kelimelik dahi olsa bir sözünün olduğu söylenemez. Nitekim Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Malik'in de bu ve benzeri şahıslar hakkındaki hükümleri aynıdır.
Bu husus dikkate alınarak hem tasavvufî derinlikte, hem de fıkhî formasyonda bu seviye mutlaka yakalanmaya çalışılmalıdır. Bunun yolu da a'zamî zühd, a'zamî takva ve a'zamî ihlâstan geçer. Allah'tan a'zamî zühd, a'zamî takva, a'zamî vilâyet talep ederek, dünyayı dünyadan ötürü ve nefse bakan yanlarıyla istihkâr edip, ukbâya bakan ve onu elde etme mülâhazasıyla sımsıkı tutmaya endeksli bir hayat çizgisinde yaşandığı takdirde insanlık hem bu dünyada hem de öte dünyada mesut olacaktır.
- tarihinde hazırlandı.