Öfkenin Böylesi
İnsan, fıtratı gereği güzel hasletlerin yanında, bir kısım kötülüklere esas teşkil edebilecek kin, nefret, adavet.. vs. vasıflarla da donatılmıştır. Bunların hepsi birden değil, bir tanesi onun benliğini sardığı an, insan artık onun ağına düşmüş ve kurtulması da çok zor demektir. Meselâ hiddet, insanın duygularına hakim olduysa o, bağırır, çağırır, saldırır ve derken onun tamamen şirazeden çıkmasına sebep olabilir. Artık böyle bir durumda, insanın aklının, mantığının işlemesi ve başka bir şey düşünmesi mümkün değildir. Hatta çok güçlü engeller karşısında olması bile, bu insanı durdurmaya, duygularını bastırmaya yetmez. Bu hâldeyken ona, melek endamlı birisi gelip, o engin nefesiyle bir şeyler üflese dahi, herhâlde zerre kadar etkilenmez ve Az müsaade edin de bunu halledeyim..' der der ve onu da kırıp-geçirir... Zannediyorum bu denli garizelerinin baskısı altında olan insana, ahlâk-ı seyyienin esası ve bu yönüyle insanın kupürü olan şeytan bile, teslim-i silah eder, ilişmez.
Üstad bu tür insanlara, 'Açmayın bunların ağzını, içleri hep şer dolu..' şeklinde yaklaşmaktadır.
Yine Kur'ân, Hz. Peygamberi, peygamberliği itibarıyla tanımayanların iç yüzünü şöyle resmeder: 'Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, o Peygamberi, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar ve onlardan bir grup da, hakkı bile bile gizlerler.' (Bakara, 2/146) Ama buna rağmen inanmayan Yahudilerin inanmayış sebebini anlatırken 'bağy' tabirini kullanır ki bu kelime, zulüm, isyan, kibir, fesat, kıskançlık gibi mânâlara gelir. 'Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah'ın hesabı çok çabuktur.' (Âl-i İmran, 3/19). İşte bu mülâhazaya binaen, Yahudi âlimi Abdullah İbn Selâm bu kıskançlığı aşmış ve Allah Resûlü'nün peygamberliğini kabul etmiş aşkın bir kahraman sayılır. O, bu âyetin tefsiri mahiyetinde: 'O'nun peygamberliğini kendi çocuklarımdan daha iyi tanırım. Çünkü çocuklarımın bana ait olup olmadığını sadece annesi bilir, ben bilemem. Fakat, Tevrat O zatı öyle târif ediyor ki, peygamberliği hususunda asla şüphe edemem O, anlatılanların aynıdır.' demektedir.
Örneklerden de anlıyoruz ki, benliğini bu tür duyguların ağına kaptırmış bir insan, açık beyyineler karşısında bile bu kaprislerini aşamamakta ve yerinde şeytandan da daha şeytan bir konuma düşmektedir.
- tarihinde hazırlandı.