Kul Hakkı
İslâm, insan haklarına büyük önem vermiş ve onu muhafaza altına almıştır. Her Müslüman, hangi din ve ırktan olursa olsun ferdin şahsî haklarına saygılı davranması ve bir başkasının hakkını üzerine geçirmemeye dikkat etmesi gerekir. Zira herkesin hesap endişesiyle titrediği kıyamet gününde hiçbir suale tâbi tutulmadan cennete girecek olan şehidin bile hesap vereceği tek husus kul hakkı'dır.
Zaman zaman insanın gerek fertler ve gerekse değişik merciler tarafından mağdur edilip hakkı yenmiş olabileceği gibi kendisi de bir başkasının hakkını üzerine almış olabilir. Hakkının yenmiş olması, fert için hiçbir zaman bir kayıp vesilesi değildir. Çünkü böyle bir durumda kişi 'Benim hakkım yenmişse varsın helâl olsun.' diyerek, hakkını helâl etmiş olur. Ancak başkasının hakkını yemişse, mutlak surette ondan helâllik dilemesi ve karşılığını ödemesi gerekir.
Burada konuyla alâkalı bir hatıramı nakletmek istiyorum: Babam, kılı kırk yararcasına İslâm'ı yaşamaya çalışan bir insandı. Bir zamanlar babamın yanında çalışan bir işçi, ceketini bizim samanlıkta bırakıp gitmiş. Aradan yıllar geçmesine rağmen gelip ceketi geri almamış. Babam bunu hiç unutmamış ve vefat edeceği an, amcamlara 'O ceketin sahibini bulup verin.' diyerek, ölüm heyecanı içinde bile üzerine kul hakkı geçmemesi için onun sancısını çekmiştir.
Evet, kul hakkı çok önemlidir. Ben yer yer mü'minler için dua ediyorum. Ama kul hakkına gelince, o bizi aşan bir mevzudur ve bu hususta bir şey yapmamız mümkün değildir.
Bana zekât düşmediği için verdiğim şeyleri hep sadakam, zekâtım olsun düşüncesiyle vermişimdir. Fakat şimdi 'Allahım, bilmeyerek birilerinin hakkı benim üzerime geçmiş olabilir. Verdiğim bu şeyleri onun namına al, kabul et ve sevabı onun olsun.' diyerek vermenin daha doğru olacağına inanıyorum.
Hâsılı, Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna, kul hakkıyla gitmemeli şayet hak sahibini biliyorsak bizzat helâlleşmeli, bilemediklerimiz için de onlar adına tasaddukta bulunup sevaplarını yine onlara bağışlamalıyız.
- tarihinde hazırlandı.