Zevk
Geçenlerde bazı arkadaşlar “Şu içinde yaşadığımız zaman ve mekân diliminde hizmet etmekten çok zevk duyuyoruz.” dediler. Bu sözler, bana
أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَا فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَ
Yani “Dünya hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz.” (Ahkaf sûresi, 46/20) mealiyle vereceğimiz âyeti hatırlattı. Evet, acaba arkadaşların ifade ettiği türden bir zevk duyma, Allah yolunda hizmetten alınacak olan sevabın burada yenip bitirilmesi midir? Dolayısıyla da uhrevî saadet ve uhrevî mutluluğumuz adına aleyhimize olan bir husus mudur? Doğrusu ciddî endişelerim var.
Ayrıca, bugünkü ortamda, milletimize hizmet etmekten daha kolay bir şey de yok diye düşünüyorum. Zira Türkiye’de, Edirne’den Kars’a kadar nereye giderseniz aynı düşünce ve aksiyon çizgisinde birleşen insanlarla, hem de yüzlercesi‑binlercesi ile karşılaşmanız mümkündür. Hatta sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir bucağında böylesi arkadaşlarla her zaman karşılaşabilirsiniz. Ben 50’li yılların sonunda Edirne’de imamlık yaparken, ziyaretime gelen bir dostumun sözünü hatırlıyorum da ve “Nereden nereye?” diyorum. O arkadaş bana “Günlerdir Trakya’da dolaşıyorum. Bu üç koca vilâyette namazında‑niyazında ancak bir‑iki genç gördüm.” demişti. Şimdilerde öyle mi ya? Talebesinden esnafına, köylüsünden kentlisine, kadınından erkeğine, işçisinden memuruna, bürokratından parlamenterine varıncaya kadar binlerce insan, hem de İslâm’a gönülden inanmış olgun insan var.
Dolayısıyla böyle bir manzara karşısında coşmayan bir insanın kalbî hayatında bir arıza var demektir. Ama, bu güzel manzaranın oluşumunda bizim rolümüz nedir? Her şeyin Allah’tan olduğuna inanmıyor muyuz yoksa? Böyle bir atmosferde canla başla koşturmaktan zevk alıp, canla‑başla koşanlar, –Allah muhafaza etsin!– şartların bütün bütün aleyhimize cereyan edebileceği günlerde aynı aşk ve şevkle hizmete koşmayacak ve aynı zevki duymayacaklar mı acaba.?
Evet, kalb balansının çok iyi ayarlanması lâzım. Zevk almak esas ve hedef değildir, olmamalıdır da. Günümüzün hak erleri ve sahabe vilâyetini temsil eden bu yiğitler, her hâlükârda vefa ve sadakat içinde vazife bildikleri Allah’ı, Peygamber’i anlatmaya, anlattıklarını yaşamaya devam etmeli ve mutlaka kalb balanslarını iyi ayarlamalıdırlar.
- tarihinde hazırlandı.