Tehlikeye atılmayın
Sizlere bir düşüncemi açmak istiyorum. Şu anda –Allah muhafaza– herhangi bir ülkeyle savaş olsa, çoklarımızın yolda kalacağı ve döküleceği kanaati var bende. Evet, rahat, rehavet içinde yaşamaya alışmış insanlarımızın, çoluk‑çocuğunu, evini, işini, eşini terk edemeyeceği endişesini taşıyorum. Eğer öyleyse zaten biz tehlikeli bir zeminde yaşıyoruz demektir. Bir âyet bunu ne güzel dile getirir. “Allah yolunda infak edin ve kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın!” (Bakara sûresi, 2/195) Demek ki Allah yolunda olmayan, O’nun adına infakta bulunmayan, bedenî ve ruhî gücüyle dalâlet ve karanlıklarla yaka‑paça olmaya hazır bulunmayan kendini tehlikeye atıyor demektir. Bu âyete sebeb-i nüzûl açısından baktığımızda[1] bu mânâların hepsini geçerli kabul edebiliriz.
Belki ayrı bir husus ama yeri geldiği için söyleyeceğim: âyetlere, sair nasslarla çatışmadığı müddetçe bütün bu mânâları yüklemede de mahzur yoktur. Zira bazen sebeb-i nüzûl, meselelere ışık tutması bakımından çok önemlidir. Ama onu kapalı bir fanus içine koyup muhtemel mânâlara karşı kilitlerseniz, âyeti dondurmuş olursunuz. Meselâ, bu çizgide, yukarıdaki âyetle, namazlarda ön safı tutma meselesini irtibatlandırabilirsiniz. Yani “Namazlara önce gelmeyip ilk safa geçmemek suretiyle kendinizi helâk etmeyin.” Kaldı ki, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Erkek saflarının en hayırlısı ön saf, en şerlisi de arka saftır.”[2] buyurmaktadır. Yalnız buradaki helâk, lügat mânâsı itibarıyla değil de, sevap kazanma açısındandır. Küfür veya nifak bahis mevzuu değildir.
- tarihinde hazırlandı.