Ölüleri yakma
Geçenlerde ölen birisi, cesedinin yakılmasını vasiyet etmiş; o bu düşüncesiyle âdeta, Hazreti Âdem’den bu yana bütün dinlerin fasl‑ı müştereki sayılabilecek olan ölülerin toprağa gömülmesi meselesine karşı çıkmış oluyor. Hâlbuki Kur’ân‑ı Kerim’de müşâhede ettiğimiz gibi ilk insanlardan kardeşini öldüren Kabil, bir karganın delâletiyle onu gömüyor ve bu süreci başlatıyor.[1] Dinler arenası olan Hindistan’da, bazı din şeklindeki organizasyonlarda cesetlerin yakılması söz konusu olsa bile, semavî bütün dinlerde ölü gömme bir fasl‑ı müşterektir.
Gerçi bir hadis‑i şerifte Allah Resûlü, cesedini yakma tavsiyesi yapan bir zattan bahseder. Bu zat oğullarına, “Cesedimi yakın ve külümü savurun.” der, onlar da yakar ve külünü savururlar. Daha sonrasını Allah Resûlü şöyle hikâye eder: “Allah onun zerratını biraraya getirir ve ona, ‘neden?’ diye sorar. O zat da: ‘Günahlarımla huzuruna çıkmak endişe ve korkusundan’ der.”[2]
Görüldüğü gibi burada mülâhaza çok farklıdır. Keşke bu mülâhaza bizim de ruhlarımızı sarsa!. Böyle endişeler bizim de davranışlarımızın mihrakı olsa! Fakat bu ve buna benzer mülâhazalar olmadıktan sonra, “telâkki-i bi’l‑kabule” mazhar olmuş ve insanlık tarihi boyunca uygulana gelen bir gerçeğe karşı çıkmanın hiçbir mânâsı yoktur.
- tarihinde hazırlandı.