Deli istiyorum!
Sevgiyi sev, nefretten nefret et. Allah sevgisiyle öyle delir ki onun yanında başka hiçbir cazibe bakışını bulandırmasın, başını döndürmesin ve dengeleri aşacak hâle gel. Hatta dengelere baş kaldır. Bir Mevlâna gibi “insanlık” de, kendini unut. Bir Bediüzzaman gibi “insanlık” de, kendi zevklerinden sarf‑ı nazar et![1] Evet, hayatı unut.. evlâd ü ıyâli unut.. kendini aşmışların yolunu tut ve kurtul.
Peygamber Efendimiz’in farklı görünüşüne gelince, onu, Mevlâna’nın yaklaşımıyla ele almak uygun olur zannediyorum; Mevlâna, Şems‑i Tebrizî ile karşılaşınca, Şems‑i Tebrizî ona sorar: “Bayezid-i Bistâmî mi daha büyüktü, yoksa Allah Resûlü mü?” Hazret cevap verir: “O nasıl söz! Allah’ın Resûlü’nden büyüğü mü olur?” “Ama, nasıl oluyor da Allah’ın Resûlü مَا عَرَفْنَاكَ حَقَّ مَعْرِفَتِكَ يَا مَعْرُوفُ Yani ‘Seni hakkıyla bilemedik ey Mâruf!’[2] demesine mukabil, Bayezid‑i Bistâmî سُبْحَانَكَ مَا أَعْظَمَ شَأْنِي ‘Kendimi tesbih ederim, şânım ne yüce!’[3] diyor.” Mevlâna tebessüm ederek der ki, “İnsanlığın İftihar Tablosu’nun kovası o kadar büyüktü ki, tıpkı ummanlar gibiydi. Mârifet adına ne denli dolarsa dolsun denge bozulmuyor ve taşma olmuyordu. Diğerine gelince, kabı dar olduğundan hemen az bir şeyle taşabiliyordu.”
Evet, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun öyle bir kabı vardı ki hangi dünyevî engel önüne çıkarsa çıksın Allah’la münasebeti açısından hiç zaafa düşmeyecek, hiçbir zaaf göstermeyecek ve misyonunu yine hakkıyla eda edecekti.. hem de en büyük insanlar gibi. Estağfirullah, ne büyük insanı; büyük insanlar O’nun kapısında kul bile olamaz.
Ama bize gelince, biz bir kapının kilidini açmakla meşgul olurken, zannediyorum bir başka kilit karşımıza çıksa ne yapacağımızı şaşırır kalırız. Bu konuda aşmışlıkla, aşmamışlık birbirine karıştırılmamalı. Bu iki şeyi birbirine karıştırmak, netice itibarıyla her şeyi karıştırmak demektir.
Evet, Şark’ı bilmez, Garb’ı görmez nâdânların yarım yamalak bilgileriyle böyle bir ruh hâletini anlamak mümkün değildir. Bu iş, gönül enginliği içinde Allah’ı duymuş, böyle bir duymayı irfan hâline getirmiş, irfan duygusunu muhabbetle bezemiş ve muhabbetini aşk u şevk enginliğine ulaştırmış babayiğitlerin kârıdır.
Ben bütün dengelere başkaldırarak, başkalarının arkalarından koştuğu şeyleri ayağının ucuyla bir kenara itecek, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun beyanı içinde dininden, diyanetinden dolayı kendilerine deli denilecek 5‑10 insan istiyorum. Kendini hiç düşünmeyen, makam, mansıp, şan, şeref, şöhret, para, evlâd ü ıyâl demeyen 5‑10 insan. N’olur Allahım! Senin hazinelerin geniştir. İsteyene istediğini ver; bana da bu ölçüde 5‑10 insan. N’olur Allahım…
- tarihinde hazırlandı.