Hz. Âdem’in yaratılışı
Soru: İnsan spermden sonra devre devre gelişip dünyaya geliyor. Acaba Hz. Âdem önce makro olarak bütün cihazatıyla yaratıldıktan sonra ruh üflenerek mi yaratıldı? Yoksa Hz. Âdem de insanın yaratılış devrelerinden geçmiş midir?
Bu husus, tekâmül nazariyesinin anlatıldığı Darvinizm konferansında geçmişti.[1] Şimdi bir kere daha kısaca arz etmeye çalışayım. Kur’ân’ın, Hz. Âdem’in yaratılışı ile alâkalı olan âyetleri, kelimelerinin köklerine inilerek tahlil edilecek olursa, Hz. Âdem’in yaratıldığı yerde son şekliyle yaratılmış ve hayat nefhedilmiş olduğu anlaşılacaktır. Her şeyden önce Hz. Âdem’in yaratılması bir mucizedir. Nitekim Hz. Mesih’in mucize olarak yaratılışı da sadece Hz. Âdem misaliyle anlatılır Kur’ân’da. Zira Hz. Mesih’in hilkatine Hz. Âdem’in yaratılma mucizesinden başka bir misal bulmak da mümkün değildir. “Allah nezdinde İsa’nın durumu, aynen Âdem’in durumu gibidir. Allah, Âdem’i topraktan yaratıp ona ‘Ol!’ dedi, o da derhal oluverdi.” (Âl-i İmrân sûresi, 3/59)
Kur’ân’da mucizevî olarak yaratıldığı bildirilen üç kişi vardır: Hz. Âdem, Hz. Havva ve Hz. Mesih. Hz. Âdem’in ne annesi vardır ne de babası. Bu yönüyle o, anne babasız olarak yaratılan farklı bir hilkat harikasıdır. Hz. Havva ise, Hz. Âdem’in bir parçasından, yani ondan bir maya, bir temel unsur alınarak yaratılmıştır. Hz. Mesih ise, onun anası var, fakat babası yoktur. Bu üç fıtrat garibesinin üçü de Allah’ın mucizesi olarak var edilmişlerdir.
İhtimal, Hz. Âdem’in yaratıldığı balçık, yeryüzünün her tarafındaki çeşitli elementlerin pek çoğundan yani yerin temel unsurlarından alınmıştı. Bugünkü ifadesiyle yerin üzerindeki pek çok element bir araya getirilmek suretiyle bir protein çorbası yapılarak Hz. Âdem’in iskeleti bununla şekillendirilmişti. Bir hadis beyanına göre, yapısını oluşturan unsurların farklı yerlerden alınması dolayısıyla nesli de farklı karaktere sahip olacaktı…[2]
Hz. Âdem’e ruh nefhedilmesi amiplerde olduğu gibi bölünmeyle olmadığı açıktır. Allah onun iskeletini olduğu şekilde yapmış ve daha sonra da onu Kendi nefhasıyla canlandırmıştır. Bütün hücreleri baş başa, omuz omuza tutacak olan ruh, işte bu nefha-i ilâhîdir. “Ben onu düzenleyip insan şekline koyduğum ve içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanınız.” (Hicr sûresi, 15/29) âyetinde anlatılan nefha-i ilâhî de işte budur.
Hadisin anlattığına göre Âdem (aleyhisselâm), kendine geldiğinde aksırıvermiş ve Allah tarafından “Elhamdülillâh” demesi kendisine telkin edilmişti. Allah da ona “Yerhamükellah–Allah sana rahmet etsin.” diye mukabelede bulunmuştu. Ondan sonra da, Cennet’te ve yeryüzünde Hz. Âdem’in torunları arasında aksırma ve selâmlaşma bununla başlamış olur.[3]
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Hz. Âdem, tedricî bir şekilde yaratılmamıştı; o, bugünkü insanoğlunun şeklinde yaratılmış ve sonra da ona hayat verilmişti. Naslardan anlaşılan budur. Ama bütün bu nasları müteşabihata irca etmek suretiyle balçığa bir sembolle, boyunun uzunluğunu ve benzeri şeyleri başka sembollerle ifade etmek gibi bir durum olursa, o zaman; Kur’ân’da da yeryüzünde de tek hakikat kalmayacaktır. Evet, bu şekilde her söz tevile kalkışılırsa, en açık “Elhamdülillâh ben Müslüman’ım!” sözünün altında da başka amaçlar aranacak ve “Acaba ben Müslüman değilim mi demek istedi?” gibi tevillere gidilecektir...!
- tarihinde hazırlandı.