Bayram
"Gün doğa ülkemize
Bayram o bayram olur."
Bayram bir neş'e ve sürur günüdür. Bilhassa manâsını bilenler için. İnsanlar sevinçli ve huzurlu görünürler bayramlarda. Yaratıcı'nın affına mazhar oldukları, cürm ü hatalardan kurtuldukları, geçmişi ve geleceği bir kere daha iç içe yaşadıkları için...
Her bayram, milletin gönlünde bir huzur, vatanın simasında bir sürur olarak belirir ve bir sürü hâtıraları tedâî ettirmekle de kemâle erer. Bayramların tedâî ettirdiği bu hâtıralardan gönüllere akıp gelen mutluluklar, bazen o günlerdeki zevk ve şenlikleri gölgede bırakacak kadar renkli, derin ve muhteşem olur.
Bizler her bayramda, geçmişi ve geleceği hayâllerimizde yan yana getirerek, muhteşem atalarımızın elleriyle, gökçek yüzlü torunlarımızın başlarını aynı anda öper, mâzî ve müstakbelin bütün mutluluklarını vicdanlarımızda duyarak, sonsuz zevklere ereriz. Karamsar ve bedbin gönüller bundan bir şey anlamasalar bile, geçmiş dâsitanî bütün renk ve cümbüşüyle, gelecek bin şevk ü tarabıyla, her bayram, başlarımızın üzerinde bir gökkuşağı haline gelir ve bize en parlak şehrâyinler ve donanma geceleri yaşatır.
Evet, hangi saadet vardır ki geçmişimize ait tabloların bütününü, geleceğe ait en çarpıcı manzaralarla yan yana müşahede etmekten doğan gönüllerimizin mutluluklarla dolmasına denk gelebilsin!..
Duygu, düşünce ve kalbi itibariyle hazır zaman gibi, geçmiş ve gelecekle de alâkadar olan, onlardaki haz ve zevkleri vicdanında duyabilen insan ruhu, bayramı böyle kanatlanmış ve zamanın üstüne çıkmış olarak, çok farklı buudlarda idrak eder. Bu manâda idrak edilen bir bayram, günübirlikçilerin mesaj ve beyanlarıyla anlatmak istedikleri bayramlardan çok farklıdır. Onların, geçmişten ve gelecekten koparılmış alabildiğine ölgün ve solgun bayramları, çocuklara şeker dağıtmak için tayin edilmiş birer gün olsalar bile, kat'iyyen bayram sayılamazlar.
Her bayram; bana, geleceğin rengârenk şehrayinleriyle gelir, en tatlı ve en çarpıcı tarihî levhaları kalbime aksettirir öyle gider. Ben, o gelip giden bayramlarda, maddî-mânevî irfana ermiş, duyguları itibariyle incelmiş,ruhuyla bütünleşmiş ve birbiriyle sarmaş dolaş, geleceğin mutlu nesillerini hayalen seyreder mest olurum. Gözümün önünde kafası fen ve teknikle, kalbi Yüce Yaratıcı'ya imân, O'na muhabbet ve varlığa sevgiyle dolu, itmi'nâna ermiş insanlar belirir. Onların, gönlüme boşalttıkları ruhanî zevklerini, vicdanımda hisseder ve emsalsiz dakikalar yaşarım. O iklimde yaşlıları çok muhterem ve insanlığa yükselmiş, gençleri iffetli ve nefsini frenlemiş, çocukları (günebakanlar) gibi rengârenk ve yukarıdan gelen ışıklarla yüzleri hep aydın, kadınları bu sihirli cümbüşün hazırlayıcısı olarak tahayyül eder, iliklerime kadar hazlara gömülürüm.
Ve yine o iklimde, idare en hassas ve usta ellerin işlediği gergefler gibi ölçülü, nizam ve asayiş, kaneviçeden çıkmış bir nakış mevzuniyeti içinde belirir gözümün önünde... Teb'a ve "Başyüceler" topluluğu yan yana ve âhenk içindedir geleceğe ait bu senaryoda. Adalet coşkun ve şehbal açmıştır her tarafta, zulüm sarsık, yılgın ve mecalsizdir. Ne zalimin hayhuyu duyulur o alemde ne de mazlumun iniltisi...
Mektepler kâinatın sırlarını çözmeye çalışan birer laboratuar gibi sıra sıra geçer hayâlimden bayramlarda. Ve çıraklarını gökler ötesi esrâra ulaştıran yüce kamet muallimler görürüm o mekteplerde. Yüzlerinde aydınlık, içlerinde samimiyet ve düşüncelerinde istikamet, yüce muallimler...
Bayramlarda, davul sesi duyar gibi olurum serhat boylarında!.. Ve gürül gürül fatih orduların tarrakaları gelir kulaklarıma. Dünya muvazenesi için tehlikeleri göğüsleyen ve devletler arası dengeyi temin uğrunda, yaşama haz ve zevklerini feda etmiş fatih orduların tarrakaları...
Her bayram böyle rengârenk ve gülbanklarla doğar ruhuma. Her bayram ilhamları ve hatırlattıklarıyla mest eder gönlümü. Yunmuş, yıkanmış ve bütün bütün yenilenmiş hissederim kendimi. Hissederim de keşke: "Hep bayram olsaydı" derim!..
Bazılarına göre bunlar birer hayâl, bazılarına göre de binlerce misâli geçmiş yüce bir ideâl ve emareleri çoktan ufkumuzda belirmiş ölümsüz hakikate kısa bir meâl...
Sızıntı, Ağustos 1982, Cilt 4, Sayı 43
- tarihinde hazırlandı.