Müslüman’ın sokakta çözmeyi planladığı hiçbir meselesi olamaz
Ferdin ferde tecavüzü doğrudan doğruya Allah hukukuna tecavüzdür. Onun içindir ki Kur’an ferman eder, Allah ifadesi olarak: ‘men katele nefsen bi-gayri nefsin ev fesadin fil-ardı fe-keennema katelennase cemia’ Hak etmeden bir insanın kanına girme veya yeryüzünde fesat çıkarma, doğrudan doğruya Allah’a karşı ilan-ı harp etmek demektir. Zira hukuk-ı ilahîye tecavüzdür. Herhangi bir dairede küçük olsun, büyük olsun ilahî hukuka riayet edilmediği zaman adeta topyekün kainata karşı ilan-ı harp etme manası çıkar bundan. Binaenaleyh ferdin ferde hukukunda tecavüzü doğrudan doğruya Allah’a karşı tecavüz manasında anlıyoruz. Hele bir ferdin umumun hukukunu hiçe sayıyor manasında serkeşlik yapması, topyekün bir milletin hukukuna tecavüz ediyor vaziyeti alması, silahlanması, sokağa dökülmesi, önüne çıkan herkese saldırması, tecavüzünü tamim etmesi, öyle korkunç bir cinayettir ki Allah’a inanan ve mesuliyetin kendisini bağladığı kimseler arasında bu türlü serkeşliği ne göstermek ne de bulmak mümkün değildir. İnanan insanlar huzuru tekeffül etmiş insanlardır. İnanan insanlar yeryüzünde saadetin şahitleri olarak bulunuyorlar demektir.[1]
* * *
Mücahede adına sahnede bağışlayın bir kısım Donkişotlar var. Hizmet ederken Resul-i Ekrem’i tanımayan, kendini beğenmiş ruh hastaları var. Histerik nöbetlerini cihat adına sahnede gösteren bir kısım hastalar var. Hazreti Muhammed’in dinine Hazreti Muhammed’in yoluyla hizmet edilir. Atmosfer meydana getirmekle, baskı ve terör yapmakla, kitle ruh haleti içinde başkalarının nazarlarını kendilerine çekmekle, hizmet ediyor gibi görünüp de siyasi yatırım yapmakla, bütün bu batıl ve yanlış yollarla Müslüman hizmet edemez. Bu yollar makyavelist yoldur. Bizim rehberimiz, rehnümamız, bizim pişdarımız ve öncümüz Hazreti Muhammed’dir. Halbuki sokakta üç beş tane toy delikanlı, mücahede adına sokağa dökülürken, yaptıkları şey mevzuunda Siyer’e başvurmamaktalar, Meğazî’yi bilmemekteler, Hazreti Muhammed’i tanımamaktalar, sahabenin ruh haletine aşina olmamaktalar. Onlara soruyorum: Muhammedî bir ruh haletini Muhammedî olmayan bir yolla nasıl temin edecekler? Cehenneme giden bir yolda nasıl cenneti bulacaklar? Şeytanı hoşnut edecekleri bir yolda nasıl Hazreti Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve sellem) bulacaklar?[2]
* * *
Dün, on beş sene evvel, ‘mesele sokakta halledilmez’ diyordum, yine aynı şeyleri söylüyorum.[3]
* * *
Muhabbet fedaileri muhabbetle hareket etmeliler, menfi hiçbir harekete katılmamalılar. Gösterişten, boy göstermeden, sokaklarda bağırıp çağırmadan cennet cehennem uzaklığı içinde uzak bulunuyoruz… Huzurun temsilcisi olalım. Kargaşaya yan çıkmayalım. Sokaklarda bağıranlarla beraber olmayalım. Bazen bunlar içinde bizimle aynı duygu ve düşünceyi paylaşanlar da olabilir. Haklı isteklerde bulunabilirler. Fakat bir sürü haksız isteğin sokaklarda çınladığı bir dönemde bu haklı istekler de haksız isteklere karışır, onlar da kulak ardı edilir, onlar da aynı şekilde değerlendirilir.[4]
* * *
Batıl yolla hak neticeye varılamaz. Hususiyle günümüzde makyavelizm çok gemi azıya almıştır. Müminler bile menfaatçilik esasına göre hareket ediyor; her vesileyi meşru sayıyorlar. Oysaki bir mümin için her vesile meşru değildir. Müminin hedefi meşrudur, hedefi mukaddestir. Mümin Allah rızası için hareket edecek, mümin Resulullah’ı hoşnut etmek için hareket edecek. Ama mümin bu neticeyi yakalamaya giderken şayet bu büyük neticeye göre mukaddes bir yol bulamamışsa, hedy-i nebi ile gidemiyorsa, Peygamber Aleyhissalatu vesselam’ın yolunda yürümüyorsa, maksadının aksiyle tokat yer. Dikkatinizi istirham ediyorum! Ehl-i küfrün ve ehl-i dalaletin yolunu kullanamazsınız. Ehl-i küfür ve ehl-i dalalet neticeye varmak için sokağı kullanıyor, bağırıp çağırmayı kullanıyor, yürüyüşü kullanıyor, etrafı ateşe vermeyi kullanıyor, insan öldürmeyi kullanıyor. Evvela bunlar sizin için caiz şeyler değil. Bunların herhangi birisini işleyenin katiyen harama girdiğinde şüphe yoktur. Hele insan öldürme! Hele cana kıyma! ‘men katele nefsen bi-gayri nefsin ev fesadin fil-ardı fe-keennema katelennase cemia’ Bir insan öldürse bütün insanları öldürmüş gibi günaha girecek.
Cihanın sizin sesinize ve soluğunuza ihtiyacı var. Siz belinizi doğrultmanız lazım. Allah bütün imkanları ve zemini hazırladı. Sokakta bağırarak çağırarak değil, yürüyüş yaparak değil, şunu bunu tenkit ederek değil. “Aleyküm enfüseküm.” (Mâide sûresi, 5/105) Kendinize bakarak, arızalarınızı gidererek, kendinizi düzelterek, ayaklarınızı yere basarak, kendiniz olarak, kendi hüviyetinizle var olarak, kendinizi ispat edeceksiniz, varız diyeceksiniz. Allah’ın lütufları hep öyle gelmiştir. Göstereceksiniz, nebilerin size gösterdiği gibi, insan olmanın yolunu gösterecek, insanlığı insanlığa çağırırken, insanî semâvâta çağırırken, bir merdiven koyduğunuzu, emniyet ve güven telkin edeceksiniz. Koyduğunuz merdivenden semalara çıkması için insanlığın, emniyet ve güven telkin edeceksiniz.[5]
* * *
Muhammedî nurlarla nurlanacaksınız, genciniz, ihtiyarınız, çocuğunuz, delikanlınız, kadınınız ve erkeğinizle nurlanacaksınız. Nurlanacak ve metafizik gerilime geçeceksiniz. Yanlış anlaşılmasın! Metafizik gerilim; dini şuuruyla yaşamak demektir. Metafizik gerilim; dinin emirleri ve yasakları karşısında derinlemesine duyarlılık demektir. Sizden istenen şey de bu duyarlılıktır. Yoksa biz ta on dört asır evvel sokağa kapılarımızı kapadık; vicdanların kapılarını çalmaya başladık. Açılın kalp kapıları, açılın, gelen Hazreti Muhammed ordusudur, açılın! Parolamız budur. İşaretimiz budur. Ayaklarımıza kilit vurduk, başka şey için yürümeme istikametinde. Ellerimizi bağladık, gönüllerimizin dilinden zincirleri çözmeye çalıştık. Ve gönüllere girmeyi hedefledik. ‘Metafizik gerilim’le bunu kast ediyorum.
Metafizik geriliminizle Allah’ın inayet ve keremiyle sokakta değil, vatandaşlarınızı öldürerek değil, şekaveti hızlandırarak değil, muhabbet fedaileri olarak hakka hakikate kalbinizi açarak evvela nefis planında kendinizi fethederek sizi uyanmaya çağırdım. Böyle bir metafizik gerilime çağırdım ki dünyanın ihtiyaç duyduğu şey de budur. Şiddetle, hiddetle, öfkeyle hiçbir yere varılamaz.[6]
* * *
Meseleyi sokakta çözme, kavga ile çözme, gürültü ile çözme, muhabbete, muhabbet fedailiğine ters, husumet içinde çözme meselesi yol değildir, çare değildir. Siz esas insan problemini halledememişseniz, kültür problemini halledememişseniz, yol değil o. Sokaklara dökülmeler, miting yapmalar, bağırıp çağırmalar, yol değildir.[7]
* * *
Meseleyi sokakta kavgayla, halkı tahrik ederek, bu türlü kaosa götürücü şeylerle nizama ulaşılamaz. Ne fiziki dünyada ne sosyal hayatta kaostan nizam doğmaz.
Kargaşadan kargaşa doğar. Daha büyük keşmekeşlik doğar. Hercümerç doğar. Kur’an-ı Kerim herc tabirini kullanıyor. Hadis-i şerifte de hercümerç tabiri kullanılıyor. Nedir diye soranlara ‘katildir’ deniyor. Başka bir yerde de bu meseleye tavzih getirirken insanlar birbirini öldürecekler, meselelerini sokakta halledecekler. Ölen niçin öldüğünü bilemeyecek. Öldüren de niçin öldürdüğünü bilmeyecek. Azmettirenler olacak, tetikçiler olacak. Ahmak tetikçiler, hırslı azmettiriciler. Ve bir kargaşa yaşanacak. Kim niçin ne yaptığını bilmeyecek. Üç beş tane sergerdan çıkacak, halkı toplayacak bir araya, kitle psikolojisini değerlendirecek, yığınları sevk edecek, bir kısım kötülükler yapılacak. Sözde bununla bir yere varmak isteyecek. Ama biz bunu son üç yüz senelik tarihimizde, o yeniçerinin yaptığı şeylerde, kendi hükümdarlarını alaşağı etmesinde, Hafız Paşa gibi dünya çapındaki serdarları öldürmesinde hep gördük. Şimdi yapılan şeyler de şayet onun devamıysa bir yeniçerilik devam ediyor demektir, bir azgınlık, günün formasıyla ve formatıyla. Format değişikliği sadece. Halk, ‘aynı şeyler oluyor’ demesin diye format değişikliğiyle aynı kargaşa takdim ediliyor, kitlelere sunuluyor. Bazı kendini bilmez kuruluşlar da destek oluyor bunlara.
Her türden insan, insanları sokağa dökmek ve bir kısım işlerini sokakta çözmeyi düşünebilirler, çözmek isterler. İşte bunlar, elimizden bir şey geliyorsa vazgeçiririz. Şimdi sokaklara dökülmek istiyorlar. Gücü yeten insanları ikaz ederiz; ‘amanın, buna meydan vermeyin!’ deriz. Yapabiliyorlarsa onlar yaparlar. Ama biz bizi ısıran karıncayı da öldürmedik.
Biz hep nizamın, intizamın yanında olmalıyız. Bize kötülük yaptıkları zaman bile hep dengeli hareket etmeliyiz.[8]
[1] 13 Nisan 1979, İzmir Bornova Merkez Camii Vaazı
[2] 04 Temmuz 1980, Uşak Ulu Cami Vaazı
[3] 01 Ağustos 1980, İzmir Bornova Merkez Camii Vaazı
[4] 17 Aralık 1989, İstanbul Sultanahmet Camii Vaazı
[5] 24 Aralık 1989, İzmir Şadırvan Camii Vaazı
[6] 25 Mart 1990, İzmir Şadırvan Camii Vaazı
[7] 10 Mayıs 1994, FKM Sohbetleri
[8] 6 Nisan 2007, Amerika Sohbeti
- tarihinde hazırlandı.